62."sana ihtiyacım var"

4.3K 299 31
                                    


Esin, hâlâ Asena ile kapıştığını varsayıyor ve bilinci kapanmakta olan yiğit'e pansuman yapıyordum.

Yarası derindi bir insanin dayanabileceği bir yara asla değildi.

Gözlerimi yaranın üstünden çekip Arene baktım tekli koltukta baş köşede oturmuş yere dalmıştı. Ayaz ile Figen yan yana oturyor birbirlerine sarılıyordu.

Ayağa kalktım,
"Ayaz, Esine bakmanı istiyorum, Figen sende yeni bir havlu bul" diyip elimdeki pansuman aletlerini masanin üzerine bırakmaya yöneldim.

Yiğit çok terlemisti, deminden beri sayıklıyıp duruyordu fakat dediğini anlaşılmıyordu.

Ayaz ayağa kalkıp sürgülü kapıyı açmaya yeltendiğinde Figen çoktan havlu aramaya başlamıştı.

Bende mutfağa geçip, kahve yapmaya başladım. Birazdan hava aydınlanacaktı, evimde benim yani bizim 'Ruh eşim ile olan evimizde yarali bir kurt adak vardı.

Yaralı kurt adamın eşi ona bunu yapanın cezasını veriyordu.

Gerçekten bu yaşadıklarımın bi hayal olmaması için güldüm. Galiba deliriyordum.

Ne zaman ısındığını bilmediğim suyu kahveye ilave ettim.

Şekersizdi.

Bardağı alıp Arenin oturduğu koltuğun önündeki sehpaya bıraktım.

Biliyordu kendine gelmişti ama yüzünü bana çevirmemişti.

Figen havluyu getirildiğinde ona napilmasi gerektiğini anlattım.

Ardından yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Evde ölüm sessizliği vardı. Bendeki rahatlıkta paşada yoktu.

Şuanda düşüp bayılmam yada çılgık atmam yada ne bilim elimin ayağımın titremesi lazımdı ama ben üstümü değiştirip Telefonumu eline alıp verandaya çıkmıştım.

Birini arıyordum.
Bu kıyametten sonra abimi.

"Alo" diyerek açtı telefonu. Sesi uykumuydu. Tabi ya! Saat sabahın bilmem kaçıydı. Şafak operasyonu gibi telefonu çaldırmıştı..
"Naber abi?"
"İyidir devind, bu saatte..."
"Şuanda içeride evimde, Alfa ile evli olduğum evimde yaralı bir kurt adam yatıyor. İşte kıyametten çıktık sabaha karşı öyle" Hayır. Hayır,hayır bunu söyleyemezdim.
"İyiyim, ben şey diye aradım biz Aren ile telefonları kapatıp başbaşa bir tatile çıkacağiz ben şimdide uçağa binicem seni arayayım dedim biliyorum güneş şuanda doğmak üzere ama kusura bakma bir daha arayamazdim.

Ne güzel yalan atmıştım ya. İçeride yaralı bir kurt,1 saat önceye kadar kan gövdeyi götürüyordu. Ve ben şuanda sakin sakin delirmisce abime tatile gidicez diye yalan uyduruyordum.

Bir kaç saniye ses gelmedi. Ardından boğazını temizlediğinde konuşucağını anladım.
"Tamam abim dikkat edin ama bir ara yani tatilden sonra gelinde uzun uzadiya bir konuşalım."
"Olur" tek kelime.
"O zaman izninizle prensesim, ben sevgilinle uyumak isterim"
"Tabi" dedim bu sefer.

Telefonu kulağımdan çektim, kapatma tuşuna bastım. Ellerimi göğsümde birleştirdiğimde güneş doğmaya başlamış ağaçların arasından yüzüme çarpar olmuştu.

Koruyucular leşleri topluyordu. Bu cehennemin içinde elimde telefonla güneşin doğuşunu seyrediyordum.

Benim galiba gerçekten bi tatile ihtiyacım vardı.

"Nereye gitmek istersin?"
Ruhum.
Duymuştu. Oda duymustu.
Derin bir iç çektim.
"Uzaklara, çok uzaklara"

Kolları belime dolandı.

"Tamam. İki gün sonra gidebileceğimiz en iyi yere götürücem seni. Belki başka bir evrene, belki başka bir gezegene"

"Fark etmez seninle olmak yetiyor bana."

Önümüzden karnı değilmiş kurtlar geçerken bu romantikliğimiz gerçekten takdire şayandı.

Sessizlik oldu sonrasında büyük huzur dolu sessizlik.

Hani böyle çok sevdiğiniz bir kitap biter ya, içinizde bir boşluk oluşur, şuan sanki öyle hissediyorum. Veya filmlerde ana karakterler o kadar badireler atlatir ve filmin sonunda şöyle bir sahne olur;
Deniz kenarında çift birbirine sarılarak güneşin batışını seyreden.

İki fark vardı biz, güneşin doğuşunu seyrediyorduk. Birinci fark buydu. İkinci fark ise bizim bundan sonra mutlu hayatımizın olacağında meçhuldü. Her an sanki bir şey olacakmış gibi hissediyordum.

"Ayaz, esini getiriyor" dedi Aren kulağıma fısıldayarak ne ara gözlerimi kapattığımı bilmiyordum. Tek bildiğim Aren ile çok yorulduğumuzdu.

Sırtım, göğsüne iyicey yaslanınca beni kendinden uzaklastirdı. Boşluğa düşer gibi oldum.
Hemen beni kucağına alınca başım omzuma düşmüştü.

Gerçekten bedenimin ağırlaştığıni hissettim.
"Uyu Devin, uyu, buna çok ihtiyacın var"
Nereden geldiğini bilemedim bir güçle uykuya teslim olmadan hemen önce son kez konuştum.
"Sana ihtiyacım var"

Ruh Eşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin