LXIX | y e n i d e n

8.5K 807 267
                                    



HÜKÜMRAN

69

YENİDEN


Can Ozan - Acıtır Gibi Severek


Bu, sonunu düşünmeden çıkacağımız ilk yol değildi ama son yolumuz olabilirdi.

Bir adım sonrası uçurumun dibi, ölümün eşiği olabilirdi, tuzağa düşebilirdik ve her şey biterdi.

Bunun olmasına izin veremezdim, ihtimalini bile düşünemezdim çünkü bir yerlerde, bizi bekleyen küçük bir kız çocuğu olabilirdi.

Her geçen günün hatta her geçen saatin ardından biraz daha hissediyordum onu. Varlığını. Var olduğunu. Nerede, kiminle ve ne halde olduğunu bilmesem de yaşadığını, nefes aldığını... O da bizi bekliyordu ama farkında bile değildi henüz... İyi miydi, sağlığı yerinde miydi, ona iyi bakıyorlar mıydı bilmiyordum fakat onu her düşündüğümde gözlerimin önünde gülümseyen bir yüz canlanıyordu. Belki de öyle olduğuna inanmak istediğimdendi. Belki yaşadığına inanmamı sağlayan da bu istekti. Belki de oydu sebebi. Aybars... Gözlerinin içine baktığımda o bebeği ne kadar çok istediğini görmek yetmişti bana. Beni yalnız olmadığıma inandırmıştı ve korkularımı alıp yerine savaşma cesareti vermişti.

"Nasıl bir plan?" diye sordum yatağın kenarına otururken. Aklında ne varsa, hepsini bilmek istiyordum. "İki yabancının kimliğiyle gideceğiz ve bizi kimse tanımayacak derken?"

"Basbayağı..." diye mırıldandı yatağın karşısındaki uzun konsola yaslandığı sırada. Ellerini pantolonun cebine attı ve gözlerimin içine baktı yavaşça. "Tanınmayacağız, sahte kimlikler kullanacağız ve tuzağa düşmeyeceğiz."

Kendinden emin görünüyordu. Enine boyuna düşünmüş, en ince ayrıntısına kadar plan yapmışa benziyordu fakat ortadan kaybolduğumuz an bu durum Lorenzo'nun kulağına gidecek ve bizim Palermo'da olduğumuz anlaşılacaktı. Kendimizi ne kadar iyi saklasak da bir noktada açık verebilirdik, Lorenzo'nun orada bir sürü adamı vardı.

"Mezarlığa yaklaştığımız an enseleniriz," dedim ciddiyetle. Üstelik tek sorun mezarlık da değildi... Peşimizde bir ordu dolusu adam varken, samanlıkta iğne aramaya benzeyecekti bizimkisi.

"Bunu düşünmediğimi mi sanıyorsun?" diye sordu Aybars ve cevabımı beklemeden devam etti. "Mezarlığa gitmeyeceğiz zaten. Bu delilik olur... Doğum yaptığın hastaneye de, seninle ilgilenen o doktora da... Bunların hepsini düşünmüş ve her yere tuzağını kurmuştur o piç."

Oflarcasına bir nefes alıp verirken, "Ne yapacağız peki? Nasıl olacak?" diye sordum.

Aybars, "Bize yardım edecek birini tanıyorum," dediğinde kaşlarım çatıldı merakla. Sadece ikimiz olacağız dememiş miydi az önce?

"Kimmiş o?" diye sordum içime bir huzursuzluk çökerken. Ama Aybars cevap vermedi. Ben merakla gözlerinin içine bakıyorken, o gözlerini kaçırdı ve susmaya devam etti. "Orada yaşayan biri mi?" diye sordum bu kez de. Öyleydi muhtemelen. Ve her kimse, Mattias'a söylememden korktuğu biri...

Geçiştirir gibi, "Sayılır," dedi ama bu benim nezdimde yeterli bir cevap değildi.

"Ağzından cımbızla mı alacağız lafı?" diye çıkıştım kendimi tutamayarak. "Neden söylemiyorsun kim olduğunu?"

"Mattias'ın bu işin içinde olmasını istemiyorum çünkü," diye açıkladı Aybars. Tam da düşündüğüm gibi.

"Ama ben olmasını istiyorum," diyerek ayağa kalktığımda Aybars da yaslandığı yerden doğruldu ve biz yeniden karşı karşıya geldik. Hiçbir şey olmamışçasına, kalbimi parçalamamışçasına, az önce beni öptüğü mesafeye... "Ona güveniyorum," dedim üzerine basa basa. "Sen kime güveniyorsun bilmiyorum ama oraya sadece ikimizin gitmesi delilik..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HÜKÜMRAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin