53

1.5K 85 11
                                    


Ege Demirel'in ağzından..

"Abi teşekkür ederim bıraktığın için."

"Dur bende bi anneme selam vereyim."

Yaklaşık bir saat önce kız kardeşim Sertap aramıştı ve onu kafeye bırakıp bırakamayacağımı sormuştu. İşim olmadığı için kabul etmiştim çünkü vizeler bittiğinden beri boş vaktim baya çoğalmıştı. Günümün yarısını kafeye yardım ederek ya da bilgenin yanında geçiriyordum.

Sertapla beraber içeri girdik. İçerisi her zaman olduğu gibi çok kalabalık değildi.

Burnuma çarpan çikolata kokusuyla bir nefes aldım. Annem kendimi bildim bileli bayılırdı tatlı yapmaya neredeyse tatlı yapmadığı gün yoktu diyebilirim, zaten el lezzeti mükemmeldi masterchef'e çıkarsak net kazanırdı harcanıyordu buralarda valla.

"Hoş geldin oğlum bir şeyler atıştır hemen." Dedi annem, o sırada müşteri için kahve hazırlıyordu.

"Yok sultanım ben tok geldim ya.. yardım ederim şimdi."

Annem yine de bana yeni piştiği belli olan turtalarından çıkartırken hızla lavaboya gittim ve ellerimi yıkayıp önlüğümü giydim.

Aklıma Bilgenin de bir ara burada çalıştığı geldi. Keşke görebilseydim o tavşanı çalışırken. O kadar tatlıydı ki bu aralar, sanırım Bilge içten içe hep böyleydi ama bana bu yüzünü ilk defa gösteriyordu ya da benim yanımda kendisi gibi oluyordu bilmiyordum. Tek bildiğim şey onu çok sevdiğimdi. Kalbimi mahvediyordu bu çocuk.

Kendi kendime gülümserken en büyük kız kardeşim Efsun yanıma geldi.

"Abi bi adam geldi seni soruyor, sadece senden sipariş alacakmış beni kabul etmedi."

Kaşlarımı çattım. "Kimmiş?"

"Bilmiyorum ki takım elbiseli adamlar falan var.. Annem molaya çıktı o gelmeden bi baksan iyi olur."

Başımı salladım ve hızla içeri ilerledim.

Gözlerime direkt olarak ayakta duran üç tane takım elbiseli adam ve onların önünde masalardan birine oturmuş olan orta yaşlı yüzünü haberlerde hep gördüğüm o adam çarptı.

Vedat Atalay.

Gerilsem de bunu fark ettirmeden hızla masaya yaklaştım.

"Ne alırdınız?"

"Otur bakalım şöyle Ege Demirel."

Sert sesiyle konuştuğunda niyetini anladığım için ikiletmedim karşısına oturdum. Bu adamla oyun olmazdı, bu adamın tehlikeli olduğunu herkes bilirdi. Bilge bana çok anlatmıyordu ama anlatmasına gerek de yoktu. Devleti arkasına almış bir yandan kirli işlerini yürüten bir adamdı Vedat Atalay.

"Ne söyleyecekseniz acele edin annemin kafesindesiniz onun görmesini istemem." Sesimin normal çıkmasına dikkat ettim.

Beni süzdü bir iki saniye ve sonra gözlerime baktı. Bakışlarındaki yargılayıcı ifade karnımın kasılmasına sebep oldu.

"Bilgenin arkadaşısın değil mi sen?"

"Evet."

"Oğlum böyle insanlarla arkadaş olduğuna göre ona sunduğum bütün fırsatları elinin tersiyle itmesine şaşmamalı."

Dişlerimi sıktım ama cevap vermedim. Beni sinirlendirmeye çalışıyordu belli ki? "Ne istiyorsunuz?"

"Hiçbir şey.. sadece Bilgenin benim yerime neden seni seçtiğini merak ediyorum."

Neyi ima ediyordu? Biliyor muydu?

"Kalk." Diyerek ayağa kalktı. Kaşlarımı çattım anlamadan.

"Annenin görmesini istemiyorsun ya. Kalk diyorum çünkü annenin görmesini istemeyeceğin bir şeyler yapacağım."

Derin bir nefes verdim. Kaçacak halim yoktu. Dayak yiyeceksem de adam gibi yerdim. Ayağa kalktım.

Korumaları beni kolumdan tutmaya kalktığı sırada Vedat onları durdurdu. "Şu an buna gerek yok." Sırıttı.

Sert bakışlarla ona baktım ama yüzümdeki ifadeyi normal bir ifadeyle değiştirip endişeyle bana bakan Sertap ve Efsuna döndüm. "Abicim ben geliyorum hemen siz anneme molaya çıktı dersiniz."

Sertap itiraz edecek gibi oldu ama Efsun izin vermedi. Anlamıştı bir şeyleri.

Hepimiz dışarı çıktık ve adamları beni ara sokaklardan birine soktu. Etraf ıssız derecede boştu.

"Kulağıma bir şeyler geldi."

Sesi kafeden çıktığımız anda tamamen değişmişti artık daha korkutucuydu. Yutkunma isteğimi bastırdım.

Vedat adamlarına baktı ve aniden kendimi onun önünde diz çökmüş bir şekilde buldum. Sinirimi bastırmaya çalıştım.

"Bak bana." Başımı eliyle kaldırdı ve aniden suratıma bir yumruk geçirdi.

Ağzımda metal bir tat oluşurken canım deli gibi acısa da sesimi çıkarmadım. Normalde bir yumruk benim canımı bu kadar acıtmazdı ama sanırım parmağındaki yüzüklerden biri dudağıma gelmişti. Başımı yere eğmedim, kafamı kaldırarak ona baktım.

"Bilgeyi bu yola ya sen soktun ya da başka bir arkadaşın. Ama emin ol sana öyle şeyler yaparım ki yer yüzünde küllerini bile bulamazlar."

"Bilgeden uzak durmamı falan mı istiyorsunuz?" Konuştukça dudağımdan akan kan açık yaraya değince canımı yakıyordu.

Alayla güldü. "Sen akıllı çocuk bilirsin ne yapacağını."

Suratıma bir yumruk daha gelirken başım yana doğru çevirdi. Bu sefer korumalardan biri vurmuştu bana. Ah, iz kalmasa iyiydi.

Ağzım kan dolunca yere tükürdüm.

Ama buna rağmen gözümden tek bir yaş akmadan başımı kaldırdım ve yüzüne baktım sırıtarak. "Bilirim Vedat bey ne yapacağımı."

Hızla göğsüme bir tekme geçirdi Vedatın korumalarından biri. Bu sefer acıyla izlemeden duramadım. Beni tutan kollar aniden beni bıraktı ve kendimi yerde buldum. Ellerimin üzerinde yükselmeye çalışarak bir daha kan tükürdüm yere. Karnımı baya acıtmıştı şerefsiz.

Ama kötü bir söz söylemedim ya da karşılık vermedim. Eninde sonunda Bilgenin babasıydı karşımdaki.

O an aklımda tek bir soru vardı. Nereden öğrenmişti? Kim söylemişti? İmkansızdı çünkü kendi kendine anlaması. Adam kendi çocuğunu yüz yüze gelmedikleri sürece merak bile etmiyordu.

"Nereden-" öksürdüm. "Nereden öğrendiniz?" Kafamı kaldırıp suratına baktım. Tehlikeli bir gülüşle bana bakıyordu.

"Oğullarımın benden bir şey saklayacağını mı sandın?"

Oğullarım.

"Dikkat et Ege." Dedi ve son kez suratıma bakıp adamlarıyla beraber gözden kayboldu.

Yüzüm acıdan uyuşurken kaşlarımı çatarak yere baktım. Beynimde tonlarca düşünce dönüyordu o sırada. Oğullarım, demişti.

Hassiktir.

Bartu.

Yapmış mıydı bunu?

Nefret.  / bxb / texting /Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin