81

1.2K 62 10
                                    



Kaya Doğaner'in ağzından...

Ağlamaktan şişmiş gözlerim, çatlamış dudaklarım, morarmış göz altlarım.. aynada gördüğüm ve görmekten nefret ettiğim şeylerdi. Bedenimin mental sağlığımla beraber çöktüğünü görmek ve bir şey yapamamak acı vericiydi resmen. Hem fiziksel hem mental olarak acı içindeydim.

Son birkaç gündür hiç zayıflamadığım kadar zayıflamıştım, yemek yemeyi reddettiğimden falan da değildi. Ölmemek için yemek yiyordum sadece sanki.

Birkaç gündür kocaman evde yalnızdım, kapıma gelen herkesi kovmuştum. Tek bir kişi gelse kapılarımı sonuna kadar açacaktım ama gelmemişti. Günler geçmişti ama elimde hiçbir şey yoktu sanki. Zaman kavramı benim için yok gibiydi. Ne zaman uyanıyordum, ne zaman yatıyordum farkında bile değildim.

İlk başta sadece ağlıyordum, uyuyordum. Şimdi ise sorguluyordum her şeyi. Neden mutlu olamıyordum? Diğerleri gibi neden sadece gülemiyordum? Çok mu şey istemiştim? Kendime sorduğum tekrar eden sorularıma baş başaydım sadece.

Bilge ve diğerleri çok kez aramış kapıma gelmişti ama konuşmak istememiştim öylece kovmuştum hepsini. Bilge her gün benim yapmadığımı bildiği için yemek getiriyordu bana onun dışında gün ışığı bile görmek istemiyordum.

7. Gün artık kabullenmiştim, depresyondaydım.

Depresyon, televizyonlarda hep izlediğimiz dalga geçilen bir şey değildi. Bu ciddi bir şeydi.

Tükenmiştim sanki, eskiden mutlu olduğum anılara baktığımda o anılar benim değilmiş gibiydi artık. Sanki hiçbirinde cidden mutlu olmamıştım da hissedemiyordum artık mutluluğu.

Hayatım yatağımın etrafında çevriliydi artık. Uyuyordum. Uykumda düşünmediğim için, uyuyordum uykumda hiçbir şey hissetmediğim için.

Aynadaki yansımam içimi acıtırken gözlerimi oradan çektim ve üzerime bir tişört geçirip yavaş yavaş mutfağa ilerledim. İğrenç bir haldeydi. Tezgahtaki bulaşıkları biraz itip bilgenin daha sabah ben uyurken getirdiği peynirli börekten bir ısırık alıp gerisini kenara bıraktım ve ağzımdaki parçayı yavaş yavaş çiğnerken uykulu gözlerimle etrafa bakındım.

Kapı çalınca kaşlarımı çattım. Bilge yine anahtarı olmasına rağmen sırf beni yatağımdan kaldırmak için zile basıyordu sanırım.

Birkaç dakika ses çıkarmadım. Anahtarı var nasıl olsa diye düşünerek. Sonra ise tekrar tekrar zile basılınca söylene söylene kapıya gittim ve kapıyı açtım.

"Bilge boşuna uğra-"

Gördüğüm siyah gözlerle yutkunurken önümde duran Taylan beni görünce afalladı. Sanki böyle beklemiyormuş gibiydi. Hızla kendine geldi hep yaptığı gibi.

"Kaya, bu halin ne?"

Gözlerine baktım uzun bir süre. Sonra ise ağzımı bile açmadan kapıyı öylece bırakıp arkamı dönerek salona gittim, bedenimi koltuğa bıraktım.

Saniyeler sonra kapı kapanma sesi geldi.

Lütfen gitmiş olsun diye içimden söylenirken Taylan içeri girdi. Önce gözleri etrafta gezindi. Büyük ihtimalle etrafın dağınıklığına bakıyordu. Sonra gözleri yavaşça beni buldu. Gözlerine bakmadım.

"Kaya. Böyle mi yapacaksın cidden?"

Gözlerimi gözlerine çevirdim yavaşça. Endişeyle yüzüme bakıyordu. Gülmeden edemedim. Ben gülünce daha da afalladı.

"Niye nolmuş ki?"

"Ne demek nolmuş baksana haline.." dedi bana bakınca gözlerinde acı gördüm. Kendi kendime sinirlenip bakışlarımı kaçırdım. "Kalk toparlan bir kendine gel."

Nefret.  / bxb / texting /Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin