Uzun bir süre yerde oturduktan sonra ayağa kalkarak balkona çıktım.
Kızaran gözlerime rağmen, derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştım.
Buraya ait hissetmiyordum artık kendimi. Yabancılaşmıştım birden bire. Savaş dul olsaydı belki bu kadar yakmazdı canımı. Çünkü buna hazırlıklı olarak onunla birlikte olurdum. Onu severdim. Alışık olduğumu için evli kalırdım. Fakat bu... Bu alışık olduğum bir şey değildi. Bu kabullendiğim bir şey değildi. Birden bire çıkmıştı bu kadın karşıma ve bütün hayallerimi çalmıştı. Tertemiz düşlerimi kirletmişti.Geçmiş... insanı geçmişiyle yargılayan biri değildim. Fakat bu canımı çok yakıyordu. Bunu kaldıramıyorum.
Artık ona itirafta bulunsam da bir şey hatırlamaz diye düşünüyorum artık. Ki hatırlamaması belki de ikimiz için iyi bir şeydir. Belki de... Bilemiyorum. Ne tepki vereceğimi artık bilmiyordum. Yorgundum sadece, bir o kadar da güçsüz.
Elimi yüzümü yıkıyarak toparlanmaya çalıştım. Bir süre sonra da avluya inerek korumadan arabanın anahtarını istedim. Yine nereye diye bakan tereddütlü bakışlarıyla karşımda dururken, göz devirerek anahtarı alıp arabaya bindim. Arabaya binerken ilk başta nereye gideceğimi bilmiyordum, fakat en sonunda dere kenarına gitmeye karar verdim.
Yarım saatin ardında oraya vardığımda arabadan çıkmamıştım. Çıkamamıştım desem daha doğru olur. Karşımda duran ağaç bile benim halime üzülür gibi bakıyordu. Artık ben de acıyordum bu halime. Çünkü canım çok ama çok acıyordu.
Savaş ile oturduğumuz ağacın kenarını izlerken derin bir iç çektim. Halbuki ne kadar masum ve tatlı görünüyorduk. Kafamda düşündükçe delirdim, delirdikçe düşündüm. Savaş'ın ona dokunduğunu hayal ettikçe canımdan can koptu. Benimle yaşamadığı şeyleri onunla yaşaması ruhumu daraltırken, başka bir kadından, bir çocuğunun olması beni daha çok yaralamıştı.
En sonunda arabadan inerek, dün geceki ağacın yanına geçip oturdum. Sırtımı ağaca yasladığımda uzun bir soluk almaya çalıştım. İçim acıyordu, yüreğim çok fazla sızlıyordu. Halbuki ne kadar güzel bir geceydi. Büyülü bir geceydi. Belki de bir daha hiç yaşayamayacağım bir geceydi. Belki de...Onu sevdiğimi söylediğimi son geceydi.
Keşke gerçek aşkımızı bulmaya çalışırken sadece ona aşık olsak, başka hiç kimseden hoşlanmasak. Kalbimize gizli bir mühür olsa ve o mührü gerçekten aşık olanlar açsa. Belki bu kadar aşk acısı çekilmezdi. İki insan birbirini bulana kadar o kalp kapalı kalsa. Ama bu pek mümkün değildi mâlesef.
Saatlerce ağacın altında oturmuş, Savaşla bizi düşünmeye başladım. Aramızdaki kördüğümü düşündüm, bir türlü sonu olmayan ilişkimizi düşündüm. Yani kısacası hiç olamayan bizi düşündüm sadece. Fakat bu düşüncelerime telefonun sesiyle son verebilmiştim. Telefonun ekranına baktığımda Savaş'ın ismini gördüğümde, öfkeyle bakmaya başladım. O ise çalmaya devam ediyordu.
Neden öfkeleniyorsun ki Çilem, bu onun geçmişi! Onu sevmişti bir zamanlar. Aşıktı...
" Yeter! Tamam!" İç sesime öfkeyle karşılık verirken kafamı ağaca yaslayarak vurup durdum. " Kafayı yiyeceksin Çilem. Kafayı!"
Savaş'ın bir zamanlar başka bir kadına aşık olması bile kalbimi sızlatırken, ondan bir çocuğu olması beni bin parçaya bölmüştü.
Telefon sesi kesildiğinde bir süre öylece durdum. Sonra telefon tekrar çalmaya başladı. Ben de en sonunda bıkkınca telefonu elime alarak cevap verdim. Tabii açılmasıyla Savaş'ın öfkeli sesi kulaklarımda yankılanmıştı bile.
"Nerdesin sen! " Sesim çıkmayınca sesi yumuşamaya başladı birden.
" Çilem, orada mısın?"
" Birazdan geliyorum." Diyerek telefonu suratına kapattığımda, şaşırdığını tahmin edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
Lãng mạnSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...