Sabah açılan perde ile odaya güneş ışıkları girerken gözlerim kamaşmıştı. Gözlerimi ışığa karşı bir an siper ederken, zar zor ayılmaya çalıştım. Bir süre sonra kendime gelirken odada dolanan Savaş'ın sesini duydum. Çoktan hazırlanmış son rüküşlerini yapıyordu.
Bu adam nasıl bu kadar enerjik oluyor Allah aşkına!.. Yemin ederim kendi enerjisinin yarısını bana verse yine de bir şey değişmez bunda net! Ya da... ben mi fazla tembelim acaba?
Düsüncelerimden mızmızlanarak sıyrılıp" Günaydın" Diyerek beni fark etmesini sağlarken. O da hemen 'Günaydın' diye kısa bir cevap verip önüne döndü. Sonra bana bakmadan ceketini koltuktan alarak hemen omzuna attı. Ben ise kafam karışık halde onu izlemeye devam ettim. Bu soğuk tavrı beni huzursuz ediyordu artık. " Sen iyi misin?" Endişeli sorumla bir an yumuşamış gibi bana dönerken, tekrar ciddi bir tavırla konuştu. " Evet de... neden sordun?"
" Biraz huzursuz gibi görünüyorsun da ondan." Umursamaz tavrıyla saatini takarken konuşmaya devam etti. "Bir şey yok. Sadece bugün büyük bir iş anlaşmamız var. Aklım onda, bu yüzden böyleyim." Dedi.
Bunu derken bile kendini tembihler gibi konuşuyordu resmen.
Telefonunu alarak bana dönerken, artık onu anlamaya çalışmaktan vazgeçmiştim. "Hazırlan kahvaltıya inelim. Babaannem büyük ihtimal inmemizi bekliyordur." Gömleğinin yakasını düzeltirken devam etti. "O hep erken kahvaltıya iner. Bizim de her zaman erkenci olmamızı sever. O yüzden kalksan iyi edersin uyuyan güzel." Son sözüyle sırıtırken ben ise göz devirerek yataktan en sonunda kalkmıştım.
Savaş tekli koltuğa geçerek kahvesini yudumlamaya başlarken, ben ise banyoya girip hemen hazırlanarak bir süre sonra dısarı çıktım. Dâha sonra telefonumu sehpanın üstünden alırken Savaş da hemen kalkarak dışarı doğru yürümeye başladı. Ben mal gibi kalırken hemen sirkelenerek ardından yetişmeye çalıştım. Arkasından bir kaç kez seslendiğimde de duymadı beni.
" Dursana! Kovalayan mı var!" Arkasından resmen koşarak yetişmeye çalışırken kolundan tutarak birden durdurdum. Hala önüne bakarken göz devirerek bir anda bana döndü. " Ne oldu yine?"" Ne oldu mu? Sabahtan beri dur diyorum. Duymuyor musun beni?"
" Duymamışım." Deyip bir süre dalgınca bana bakarken konuşmaya devam etti. " Bir şey mi istiyorsun?" Ben ona tuhaf bir şekilde bakmaya devam ederken tekrar konuşup."Kafam dağınık. Ondan.." diyerek tekrar yürümeye devam etti. Ben ise arkasından mal gibi bakakalmıştım. Ne oluyordu bu adama? Bir soğuk bir sıcaktı. Kafası iyice karışmış gibiydi. Ama benim kafam daha çok karıştı.
O merdivenlerden aşağı inerken bıkkınca bir soluk alarak ardından gittim. İkimiz de aşağı indiğimizde herkes sandalyelerine oturmuş kahvaltıya başlamıştı. Biz de çok geçmeden oturarak kahvaltıya başladık. Gayet sakin bir kahvaltı yaparken,Osman baba oğluna işle ilgili sorular sormaya başladı.
Savaş da hem babasının sorularını cevaplarken, hem de benim yediğim kahvaltıları çatalla alarak konuşmaya devam ediyordu. Ben bu haline şaşırarak bakarken o ise babasıyla konuşmaya devam ediyordu.
"Savaş oğlum, iki gün sonra toprak sorunu için bizim evde toplanacaklar. Ona göre hazırlan tamam mı?"
" Merak etme baba. Çoktan hazırım." Diyerek önümdeki peyniri, yenmiş krepi alıp yemeye devam etti. Hayretler içinde izlemeye devam ediyordum. Ne yapıyordu bu adam? Milletin içinde de soramıyordum.
Kafayı mı yedin be adam! Allah'ım kafasına saksı mı düştü bunun. Önce soğuk davranıyordu, şimdi de bu...Ne oluyor bu adama ya! Bu hali beni çok korkutuyordu.
Endişeyle Savaş'a bakmaya devam ederken Reyyan ananın sorusu ile kendimi hemen toparlamaya çalıştım. "Bugün bir alışverişe çıkalım, ne zamandır bir şey almadım. Hem siz gelinlere de yeni şeyler alırız"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...