Hayat suratıma çarpa çarpa öğretiyordu kimseye güvenmemem gerektiğini. Bana yapmaz dediklerim her şeyi bana reva görüyordu.
Gözlerim kapalıyken korkuyla 'hıhım hıhım' diyerek sakinleşmeye çalıştım. Bu küçüklükten kalma bir alışkanlıktı. Her şey üst üste gelince iyice strese girer kendi kendimle hesaplaşmaya başlardım ve suçlu koltuğunda ben oturur bütün suçlamaları kabul ederdim. Fakat aynı zamanda suçsuz olduğum tarafların da olduğunu söyleyerek dâha çok 'hıhım' diye ses çıkarır aklanmaya çalışırdım. Bu yüzden kendimi sorguya çekmesem de alışkanlık haline geldiği için yine sayıklar dururdum.
Zar zor nefes alarak yine 'hıhım' diye sayıklamaya devam ederken korkum artmaya başlamıştı. Sonra ilk günüm aklıma geldi ve de sonra o gün yaşadığım dehşeti ve duyguyu yine hissetmeye başladım.
Bedenim ecer terleri dökmeye başlarken bir ses ile birden bire irkildim. "Korkma." Kafamı kaldırdığımda küçük bir kız karşımda belirdi.
Şoke olmuş biçimde onu izlerken, gülümseyerek saçlarımı sevmeye başladı ve sonra konuşmaya devam etti. "Korkma, biz çok güçlüyüz." Hâla şaşkınlığımı korurken hüzünle baktı. "Hiç bir zaman yalnız olmadığını ne çabuk unuttun. Bütün suçlamalardan çoktan beraat edildin. Hatırlamıyor musun?"
Yine gözlerim dolarken bu sefer ağlamadım. Gözlerimde sessizce süzülen yaşlarım vardı sadece. "Bunları neden yaşadın ki küçük kız?" Sitemli soruma acıyla gülümsedi.
Evet, karşımda duran küçük kız benim çocukluğumdu. Yani geçmişim...
" Sen hiç bir şey yapmadın. İnsanlar fazla kötü ve anlayışsız. Bu dünya için fazlaydın Çilem."
Yüzümü yere eğerek dalgınca cevap verdim. " Evet, biz bu dünyaya fazlayız."
Küçük kız yine acıyla gülümseyerek arkasını dönüp giderken, birden gözlerim bulanıklaşmaya başladı. Gözlerimi ovalayarak bulanıklığı silmeye çalışırken ise kulaklarımdan gelen ses ile görüntü iyice bulanıklaşmıştı.
" Çilem! Çilem aç gözünü güzelim! Uyan!"
Gözlerimi zar zor açarken nerde olduğu yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. Sanırım bodrumda kalırken bayılmıştım, bu yüzden hiç bir şey hatırlamıyordum.
" İyi misin?"
Savaş'ın sesi ile iyice kendime gelmeye başlarken boğazımı tutarak acıyla yutkundum. " Öhö! Su...su verirmisin lütfen."Savaş nihayet benden cevap aldıktan sonra masadaki suyu hemen bana uzatarak içmeme yardımcı olmaya çalıştı. Suyu içerken boğazımdan kuruluk yavaş yavaş yumuşamaya başladı. Dâha iyi hissetmeye başlamıştım. Sanırım korkudan dilim damağım kurumuştu. Bu yüzden bu kadar çok içmiştim.
Bardağı sehpaya indirirken yanıma yaklaşıp buklelerimi kulağımın arkasına atarak tekrar konuşmaya çalıştı. " İyi misin? Bir şeyin yok, değil mi?"
Başımı iki yana sallayarak yüzümü hafifçe ekşittim. " İyiyim, merak etme."
"Emin misin?"
" Eminim Savaş, merak etme."
Rahat bir nefes alarak bir süre sakinleştikten sonra yatağın örtüsünü kaldırarak uzanmam için beni kucağına alıp yatağı bıraktı. Sonra örtüyü üzerime örterek başımdan usulca öptü.
Serpil de endişeyle beni izlerken Savaş ona sinirle bakmaya başlamıştı. Serpil Savaş'ın bakışlarıyla başını eğerek dışarı çıktığında Savaş yine bana döndü. "Biraz dinlen sen. Ben birazdan gelirim." Savaş bunu söyleyip çıkarak kapıyı ardından kapattı. O dışarı çıkarken ben ise şüphelenmye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilem (Kitap Olacak)
RomanceSavaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl...