84.bölüm:dillere destan

1.7K 149 13
                                    

🦋🦋🦋
Saatler sonra
Saat 20.50

Her kışın bir ilkbaharı olur, her somun bir başlangıcı olur. Fakat artık benim ilkbaharım yok. Dökülen yapraklarım yeniden yeşermeyecek.

Herkes beni kaldırmak için dil dökmeden kalkmadım. Kalkamadım. Sadece mezara baktım öylece. Sessiz sedasız. Benim kalmayacağını anlayınca bir kaç kişi gitti. Yanımda sadece Beren, Mavi, Arda Reha agabey kalmıştı. Bir de korumalar. Ne işe yarayacaksa. Kızımı onların elinden alamayanlar beni mi koruyacaktı. Onun yerine ölmek istiyordum. Kızımın yanında beni gömsünler. Başka bir şey istemiyordum.

Saat dokuza geliyordu. Bıraksalardı daha fazla kalırdım ama izin vermediler. Artık kalkmamış gerektiğini söyleyerek yavaş yavaş kaldırmaya çalıştılar.

Onun korktuğunu dair bir korku vardı içimde. Annemin elinden tutarak hüzünle baktım. "Anne, o burada üşür. O çok üşür. O daha çok küçük anne. O daha çok küçük." Dolan gözlerimle mezara bakarken annem bedenime sarılarak derin bir nefes aldı. "Üşümez o. Melekler onu pamuklara sarıyordur şimdi. O cennette üşümez ki. Korkma."

"Korkmaz mı hiç? O Savaş olmayınca, ben olmayınca çok korkar. Huzurusuzlaşır. Gitmeyelim. Onu yanlız bırakmayalım anne ne olur." Hüzünle yanaklarımı avuclayarak "Yarın yine Geleceğiz. Yine geleceğiz söz veriyorum. Ama artık gidelim kızım. Hem kızın da üzülüyordur. Yapma böyle. Annem üşümesin, annem karanlıkta kalmasın diyordur. O üzülüyor sadece. Olan da sana oluyor güzelim."

Bir an gerçekten söylediğini hisseder gibi mezara bakarak diz çöktüm. "Ben üşümem güzel kızım. Korkmam da. Sen üzülme. Yeter ki sen üzülme." Dolan gözlerime hakim olamadan yeniden ağlarken gözlerimi sıkıca yumarak karnıma sarıldım. "Geri geleceğim. Geleceğim söz veriyorum bebeğim."

Toprağını son kez öperken Reha ağabey yanıma gelerek kolumdan tutarak kaldırmaya çalıştı. "Hadi abicim. Gidelim. Biraz dinlenmen lazım."

Hiç itiraz edemeden ayağa kalkarak araba doğru yürüdük. Annem belime sarılarak beni ayakta tutmaya çalışırken ben ise son kez mezara bakarak arabaya bindim. Sonra Reha ağabey direksiyona geçip yola çıkarken sadece yolu izledim. Geçip giden hayatım izler gibi izledim. Karanlıktı ama şehrin içine girdiğimizde ışıklar daha belirgindi. Herkes hayatına devam ediyordu. Mutlu ve huzurlulardı. Sıradan bir hayatları vardı. Ama en azında huzurlulardı. İmrenerek bakıyordum artık o insanlara. Eskiden berbat hayatımla karşılaştırıp bu kadar imrenerek bakmazdım bu insanlara. Ama artık bakıyordum. Onlar benden daha şanslıydı. İki gram huzur bulamayan bana rağmen onlar daha uzun süreli bir mutluluğa sahiplerdi.

"Reha ağabey, babamın evine gidelim."

"Bizim konağa mi gelmek istiyorsun?" Dedi şaskınca. "Hayır, Hazar babamın evine. Yani kulübeye gitmek istiyorum."

"Yarın cenaze için baş sağlığına gelecekler. Seni de görmek isteyecekler."

"İnan bana gücüm yok ağabey. Kimseye karşılamaya gücüm yok. Ayakta zor duruyorum."

"Tamam abicim. Sen nasıl istersen." Bir süre sonra yolu değiştirerek babamın evine doğru sürdü. Bir süre sonra da kulübenin önünde durdu. Arabadan yavaşça çıkarken Beren ve Mavi de indi.

Kulübenin bahçe lambasını kenardan açarken kapının önüne gelerek cebindeki anahtarlardan birini seçerek çıkartıp kapıyı açtı. Yanliz kalmak istediğimi söyleyemezdim. İstesem de yanliz bırakmazlardı. Kendime bir şey yapacağım diye ödleri kopuyordu. Bu yüzden dünden beri yanlız bırakmamışlardı.

İçeri girerken Reha ağabey kapıyı ardından kapatarak bir süre durdu. Ben ise hiçkimseye bakmadan merdivenlerden yukarı çıktım. O sırada Beren de peşimden geldi. Odama girip banyoya girmeye çalıştığımda Beren hâla peşimden geliyordu. "Benimle banyo mu yapacaksın?" Dedim bıkkınca. Fazla üstüme düşüyorlardı. Bırakın da rahat rahat öleyim işte.

Çilem (Kitap Olacak)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin