Bölüm 32

15K 366 18
                                    

Merhaba. Bu bölümü biraz erken yayınlıyorum. Esra'nın değişen düşünceleri hakkında ki yorumlarınızı merak ediyorum. Sizden rica gerek özelden gerekse buradan bana bildirirseniz sevinirim. Esra'nın biraz akıllanıp kendine gelmesini istedim. Medya da ki Esra'nın yeni imajı. İyi Okumalar. Sevgilerimle...

Abdullah'ı İstanbul'a dönmesi için zorlukla ikna edip yolcu ettikten sonra odama çıktım. Oda servisine kahve ve kahvaltı için birşeyler söyleyip balkona çıktığım da ayaklarımı balkon demirlerine dayamış düşünüyordum. Şimdi ne olacaktı?

Kafam allak bullak olmuş bir şekil de odamın çalan kapısını açtım. Kahvaltı tepsisini getiren çocuğun eline biraz bahşiş sıkıştırıp tepsiyi aldığım da sahanda yumurtanın kokusu iştahı mı kabartmıştı. Elimde ki tepsiyle balkona çıkıp masaya yerleştim. Telefonun titremesiyle birlikte elimde ki zeytin batırılmış çatalı tabağa geri koyup telefonu cevapladım.

- Efendim.

- Nasılsın Esra. Seni merak ettim.

Çağan'ın sesi çok endişeli geliyordu. Gerçekten merak edip aradığı belliydi.

- İyiyim ben. Endişelenecek bişey yok tatlım. Emin ol iyiyim.

- Neler yapıyorsun? Nasıl geçiyor günlerin?

Bundan sonra ben de insanları kullanıp onlarla oynayacaktım ve ilk kurbanım Çağan olacaktı. Abdullah'ı Çağan ile vuracaktım. Kurunun yanında yaşta yanacaktı ister istemez.

- Kendimi yalnız hissediyorum Çağan.

Bu cümle hem Çağan'ı hem de daha sonrasında Abdullah'ı vuracaktı.

- İstersen gelebilirim Esra. Ben ciddiyim.

İşte buuuu !!! Evet gelmeliydi ve Abdullah da bunu öğrenmeliydi. Madem ki kaşar olmak işe yarıyordu ben de can yakana kadar bu rolü oynayacaktım.

- Seni buraya kadar yormak istemem Çağan. Deniz, kum, güneş falan idare ediyorum ben. Zahmet etme.

- Esra saçmalama ne zahmeti. Geliyorum ben. Birazdan hazırlanır yola çıkarım. Gece yarısı da orada olurum.

Vedalaşıp telefonu kapattığım da hem pişmanlık hem sevinç vardı içim de. Benim karakterim böyle şeyler yapmaya tersti ama Abdullah'a bir ders vermenin zamanı gelmişti. Elbette ki kimseyle sevişmeyi düşünmüyordum şuan da. Bu kadar ağır bişeyi kendi karakterime yakıştıramazdım amacım sadece Abdullah'ı deliye döndürmekti.

Kahvaltı bittikten sonra odaya geçip hazırlanmaya başladım. Sarı bir kapri pantolon, üzerine de siyah şifon bir atlet bluz giymiştim. Ayağıma da parmak arası üzeri boncuklu sandaletlerimi giyip sadece cüzdanımı aldım ve odadan çıktım. Kapımı kilitleyip merdivenlerden inerken otel çalışanlarıyla selamlaşıp bahçeye çıktım. Uzun zamandır burada olduğum için çalışanlarla aram iyiydi. Arabaya yerleştiğim de çalıştırmak için düğmeye dokunup hareket ettim. Önce arabayı yıkamaya verecek sonra da kuaföre gidip saçlarımı kestirecektim. Son günler de Bodrum da ki kadınların çoğun da küt saç görüyordum. Açıkçası denemekte fayda vardı hem bana da bir değişiklik olurdu.

Çarşıya giderken annem aramış, kısaca sohbet edip kapatmıştık. Artık her telefon konuşmamızda '' Özledim seni kızım '' deyip sitem ediyordu. Dönecektim yakında ama Abdullah'a önce Dünya'nın kaç bucak olduğunu ve boynuzlanmanın nasıl bir acı verdiğini öğretmem gerekiyordu.

Kuaförde ki işim bittikten sonra ayna da ki gördüğüm '' Ben '' hoşuma gitmişti. Ayrı bir hava gelmişti yüzüme. Yürüme mesafesinde ki oto yıkama yerine gidip arabamı aldım. Akşam saat 19:00 olmuştu bile. Pansiyona döndüğüm de bikini mi giyip havlumu da alarak plaja indim. Akşam saatlerinde deniz hem daha sakin hem de daha az kalabalık oluyordu. Bir saat kadar denize girdikten sonra hazırlanmak için odama çıkmaya karar verdim. Çağan bir kaç saat sonra burada olurdu çünkü. Elbette ki bu durumdan Abdullah'a bahsetmeyecektim. Şezlong da bulunan eşyalarımı alıp odaya çıkarken çalan telefonumu çantam da aramaya başladım. Elbette ki Abdullah arıyordu.

- Nasılsın yavrum?

- İyiyim canım sen nasılsın?

- Ben de iyiyim. İstanbul'a gelmek üzereyim. Eve gidip yatarım herhalde çok yoruldum.

İşte tam gol vaktiydi şimdi. İçine düşürdüğüm merak ile sabaha kadar uyku haramdı ona.

- Ben de birazdan dışarı çıkacağım arkadaşla. Gece geç dönerim.

Abdullah'ın sesi anında değişmiş hesap sormaya başlamıştı bile.

- Kaçta geleceksin otele? Hem nerden çıktı şimdi bu zaten aklım sen de. Boşver çıkma biraz gez sonra otele dön.

- Abdullah saçmalama. İnsanlar taaa İstanbul'dan kalkıp geliyor napayım. Kovayım mı?

- Kimmiş burdan oraya gelenler çok merak ettim?

- Fazla merak etme. Hem işim var şimdi hazırlanıyorum ben. Görüşürüz deyip telefonu kapattım.

Bilirdim bu merak onun içini yiyecek rahat duramayacaktı. Umurum da bile değildi onun ne düşündüğü. Tek istediğim onun da benim gibi canı yansın istiyordum hepsi bu. Gece 23:00 civarında Çağan aramış ve kaldığım otele yaklaştığını söylemişti. Ah şu navigasyonu bulandan Allah razı olsun.

Telefonumu ve çantamı alıp çıktım. Ayağımda spor ayakkabılarım, dizlerimde olan şortum ve atlet bluzum vardı. Aslında Çağan'ın gelmesi bir nebze iyi olmuştu, onun sohbetine ve desteğine ihtiyacım vardı. Hem hoşlanmadığımı söylesem yalan olurdu biliyordum.

Otelden çıkarken çalan telefonu cevapladığım da arayan yine Abdullah'tı.

- Esra otele döndün mü?

- Hayır tabii ki daha yeni çıkıyorum.

Öyle bir bağırmıştı ki telefonu kulağımdan uzak tutmuştum.

- Ne demek lan yeni çıkıyorum. Gece on bir olmuş saat. Kim o gelen Esra?

- Çağan geldi anladın mı? Birlikte zaman geçiricez. Hoşçakal ve bana karışmaktan vazgeç artık.

Telefonu yüzüne kapattıktan sonra tamamen kapatıp çantama atmıştım. Çağan'ın geldiği arabaya binip sahil de ki restorantlardan birine gittik. Bana yaklaşımı o kadar farklıydı ki Çağan'ın. Bakışları bile uysal sakinceydi. Huzur veriyordu insana.

Sabaha kadar sahilde ki kafeler de takılıp sohbet ettik. Arada Abdullah'ı soruyor benden aramızın nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Bir ara o ilişkinin bittiğini söylediğim de;

- Biliyorum zamanı değil Esra ama ne olursa olsun ben yanındayım. dedi. İstediğin anda seni de alır giderim İstanbul'dan. Yeter ki huzurun olsun senin.

Ne kadar karşılıksız düşünüyordu. Şuan burada karşımda arkadaş gibi oturmuş saatlerdir beni dinliyordu. En ufak bir yanlış bir hareketi olmamış aksine her yaptığına dikkat eder olmuştu. Sabaha karşı 04:00 gibi otele dönmek istediğim de beni kaldığım pansiyona bırakmış kendisi de yakınlarda ki bir otele yerleşmişti.

Odama girdiğim de uykumun olmadığını fark etmiştim. Üzerime kısa bir gecelik giyip balkona çıktım. Hava hafif serindi bu gece. Kafamı koltuğun arkasına yaslayıp gözlerimi gökyüzüne diktim. Eskiden ne kadar güzel bir hayatım vardı. Sabah işe gider akşam annemin sıcacık çorbasını içmek için eve gelirdim. Şimdi ise ne yerim belliydi ne yurdum. Bir aşk insanın hayatının bu kadar içine eder miydi?

Masanın üzerine bıraktığım kapalı telefonumu alıp açma düğmesine bastım. Telefon açılıp kendine geldiğin de Abdullah'ın arama mesajları ve Watsapp dan yazdıkları düşmeye başlamıştı.

'' Esra çıldırttın beni. Bunu sana ödeteceğim ''

'' Ya sen beni delirtmek mi istiyorsun Esra''

'' Yeminle gelip orayı başına yıkacağım senin ''

Ve daha bir sürü tehdit mesajı doluydu telefonun ekranı. Umurumda mıydı? Elbette ki değildi.

Ama bu yaptıklarımın ondan intikam almak yerine kendi hayatımı mahvedeceğini bilsem valizimi toplar çok uzaklara giderdim.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin