Bölüm 44

13.4K 389 44
                                    

         Arkadaşlar Merhaba. Öncelikle Ben Genç Kurgu Kitabı Yazmıyorum, Gerçek Hayatta Yaşanmış Olan Bir Hikayeyi Kurgulayıp Yazıyorum. Okunma Oranının Çok Düşük Olduğunu Eleştirenlere Buradan söylemek İsterim Ki Okuyucu Yaşım Genel de Yetişkin Statüsünde ki Kişiler. Medya da ki Fotoğraf Size Bir İpucu Biraz Merak Edin :) Oyları Ve Yorumlarınızı Bekliyorum... Sevgilerimle...


       Sabaha karşı uyandığım da sabah ezanı okunuyordu. Yeni bir günün temelleri atılıyordu o güzel ezan sesiyle... Yatağım da doğrulup ellerimi semaya kaldırdım.

''Allah'ım sen kadir olansın. Ne olur bana ve Abdullah'a yardım et. En hayırlısı neyse onu ver bize. Amin ''

       Bugün mahkeme günüydü. Abdullah suçu olmayan bir şeyden dolayı askeri mahkemede yargılanacaktı. Elbette ki gidecek bu süre de onu yalnız bırakmayacaktım. Bana yaptıklarını unutmamıştım ama böyle kötü bir günde de ona sırtımı dönemezdim asla.

     Yatağımdan doğrulup ev terliklerimi ayağıma geçirdim. Kafam çok karışıktı ve bana bu durumda sadece Allah yardım edebilirdi. Banyoya gidip abdest aldım. Odama tekrar geldiğim de seccade mi yere serip namaza durmuştum bile. Rabbim ikimiz içinde hayırlısını versin diye düşünüyordum.

     Mahkeme saat 09:00 da olacağı için daha zamanım vardı. Gözyaşları içinde yalvarmıştım Allah'a bu süre zarfında. Annemi uyandırmamak için parmak uçlarımda yürüyerek mutfağa ulaştım. Buzdolabında duran peynir ve domatesle sandviç yapıp ayak üstü atıştırmıştım. Odama geçip siyah bir kumaş pantolon üzerime krem rengi boğazlı bir kazak giyip ufak adımlarla evin merdivenlerinden aşağı indim. Kapının arkasında asılı duran arabanın anahtarını alıp kapının kolunu aşağı indirdim. Sabahın dondurucu soğuğu yüzüme vurmuş, burnumun üşümesine neden olmuştu.

     Yolda dikkatlice ilerliyordum buzlanma dolayısıyla. Bu yüzden erken çıkmıştım zaten. Çantamdan çalan telefonumun sesi geliyordu. Kahretsinnn çantam arka koltuktaydı. Arabayı sağa çekip arka koltukta ki çantama uzandım. Elime aldığım da arayan Fatih'ti.

- Günaydın Fatih.

- Günaydın canım. Nasılsın?

-  İyiyim sen nasılsın?

- Bende iyiyim. Neredesin?

- Yoldayım mahkemeye gidiyorum.

- Ya hayatımda senin kadar gerizekalı birini görmedim Esra. İnan ki adam seni defalarca aldattı, ağzını yüzünü dağıttı hak etmişsin bence.

          Sesinin tonu o kadar sinirli çıkıyordu ki sanki dövecek gibiydi. Ayrıca söyledikleri sabah sabah şok etkisi yaratmıştı beynimde.

- Bi bi dakika hösttttt. Yavaş ol Fatih. Sen kimsin benimle böyle konuşuyorsun?

      Kaldığı yerden devam ediyordu hakaretlerine. 

- Nasıl gidersin sen ya? İlla sana orospu gözüyle mi bakmak gerekiyor değer vermen için bana?

    Son söyledikleri iyice sinirlendirmişti.

- Benimle doğru konuş Fatih ve şimdi hayatımdan siktir git. 

       diyerek haykırmıştım resmen. Bu ne cürretti. Bu zamana kadar Abdullah bana bir kere bile o gözle bakmamıştı. Tamam vurmuştu, kalbimi kırmıştı ama hiç bir zaman bu kadar ağır hakaretini duymamıştım. Böyle bişeye asla taviz veremezdim. Bütün suç bendeydi aslında, ona o kadar yüzü ben vermiştim. Dün onun hakkında ne düşünürken bu gün bana ne yapmıştı, inanılır gibi değildi bu duyduklarım.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin