Bölüm 14

18.8K 486 7
                                    

Merhaba, Medya da ki Esra. Ayrıca okuma oranı çok düşük arkadaşlarınıza da tavsiye ederseniz sevinirim. Sıkça yazmaya çalışıyorum sizler için.


Sabah uyandığımda gözlerim şişmişti. Şube müdürünü arayıp işe gidemeyeceğimi raporlu olduğumu söyledim. Sabah 07:00 de Abdullah hazırlanıp çıktığı için evde yalnızdım bugün. Akşam geldiğin de Abdullah beni eve götürecekti. Şube müdürü ile görüştükten sonra kafama yorganı çekip tekrar yattım. Öğleye kadar uyuyup sonra doktora gider rapor işini hallederdim.

Yatağın için de tek başına düşünüyordum. Ne kadar karışmıştı hayatım. Evli bir adamla birlikteydim. Üstelik annem öğrenmişti. İşlerimi aksatmaya başlamıştım. Hayatım da ilk kez karakola düşmüştüm. Bana hiç yakışmayan tavırlar sergiliyordum ve eminim annem de bu durumdan hiç memnun değildi. Bütün bunları bilse beni kesinlikle silerdi.

Kafam da ki binlerce soruya cevap ararken uyuyakalmıştım. Saat 11:00 gibi telefonumun sesiyle gözlerimi açtım. Arayan annemdi ve nerede olduğumu, ne zaman eve gideceğimi soruyordu. Sevil'de kaldığımı şube de olduğumu ve akşam Abdullah'ın getireceğini söyleyip kapattım. Bin tane yalan dizmiştim ayak üstü. Ne olmuştu bana böyle?

Kalkıp kendimi banyoya attığım da başım zonkluyordu. Soğuk suyla duş alıp giyindim. Askeriye yakın olduğu için Abdullah arabayı bana bırakmıştı bugün o da servisle gitmişti. Hem yürüyerek bile gidebilirdi. Camdan bakıldığında komutanlığın bahçesi ve nizamiye kapısı görülüyordu. Buzdolabında olan kahvaltılıkları ayak üstü atıştırıp çıkarken Abdullah'ı haber vermek için aramıştım.

- Alo. Günaydın. Ben uyandım çıktım haberin olsun. Benim doktora gidicem.

- Günaydın yavrum. Nizamiyenin kapısına gel, bekle 2 dakika seni göreyim.

- Tamam geliyorum.

Arabaya bindikten sonra düğmesine basıp çalıştırdım. Bu arada Abdullah o lüks arabasını sattıktan sonra daha sıradan bir araba almıştı kendine daha doğrusu nerden geldiğini bilmiyordum ben aldığını düşünüyordum. Görünüşe göre bu da lüks sayılırdı. Otomatik vites Toyota Auris ti.

Nizamiyenin kapısına gittiğim de askeri üniformasının cebine ellerini sokmuş beni bekliyordu. Beni gören asker kapıyı kaldırıp beni içeri aldı. Arabadan indiğim de asker arabayı kenara almak için götürmüş ve nizamiyenin misafir yeri boşaltılmıştı.

- Yüzündekiler kabuk olmuş.

- Makyaj yaptım ama kapatmamış demek ki. Doktora gidicem bi kaç gün rapor alırım.

- Tamam raporu al ben de kal. Akşam eve gider bir kaç eşya alırız. Hem istersen artık çalışma. Akşam seninle bu konuyu konuşacaktım zaten.

- Saçmalama rica ediyorum. Sinir etme beni Abdullah. İşimi zaten aksattım ama ne demek çalışmamak ben nasıl geçineceğim?

- Yavrum akşam konuşuruz.Şimdi al şu banka kartını git alış veriş yap eve falan. Akşam annene gideriz iş için bi yere gideceğini falan söylersin sonra bende kalırsın.

Bu kadar seri plan yapmasını ve benim için bir sürü kararlar vermesini mesleğine borçluydu sanırım. Ama gerçekten çok sinirlenmiştim ona. Arabanın anahtarını masadan hızlıca alıp arkama bile bakmadan nizamiyeden çıktım. Askerin arabayı getirmesine izin bile vermeden elimle ''Dur '' işareti yapıp arabayı ben aldım. Hızlıca ordan ayrıldığımda sinirden direksiyonu yumrukluyordum. Bu adam beni metresi mi yapmaya çalışıyordu? Ne demekti çalışmamak? Ne yapacaktım o mu bakacaktı bana? Kafayı yedirecekti bu adam bana. Bir kaç gün ondan kalmanın mantıklı olacağını düşünmüştüm evlenmeden önce aynı evde uzun süre yaşadığımızda tavırları nasıl olacaktı merak ediyordum.

Doktorun kapısından girdiğimde telefon edip hazırlattığım raporu aldım. '' Dismonere ''yani türkçe adıyla Regl ağrısı olarak düzenlenmişti. Teşekkür edip arabaya bindiğim de istikamet annemdi. Bir kaç parça eşyamı alıp başka şehre denetime gideceğimi söyleyecektim. Abdullah'a haber bile vermemiştim çünkü ona hala çok sinirliydim. Geri zekalı adam beni işimden çıkartacaktı. Hala aklıma geldikçe küfür ediyordum. Bizim evin kapısından arabayla girdiğim de annem bahçede çiçeklerle ilgileniyordu. Beni gördüğüne oldukça şaşırmıştı.

- Hayrola kızım? Noluyor?

- Bir kaç eşya almaya geldim anne. Kocaeli'ye gidicem iş için hafta sonuna kadar. Denetim yapıcam.

Kadın şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu ama denetimlere de katıldığım için alışkındı bu duruma. Bazen banka diğer şubelere destek için veya denetim için gönderiyordu çünkü. Odama geçip valizimi yatağımın üzerine koydum. Zaten işe de gidecektim. O salak istemiyor diye işten ayrılacak değildim. Ağırlıklı olarak iş kıyafetlerimi koyup. bir kaç parça da gündelik kıyafet almıştım. İç çamaşırlarım, çoraplarım ve kişisel bakım malzemelerimi de koyup valizi kapattım. Annem ile vedalaşıp arabaya bindiğim de Telefonum çalmaya başlamıştı.

- Efendim Abdullah.

- Nerdesin?

- Cehennemde. Gelmek ister misin?

- O ne demek? Noluyor Esra?

- Bana bak geri zekalı. Sana çok sinirliyim. Ben yıllarca bankacı olmak için okudum çabaladım. İşimden asla ayrılmam tamam mı?

Abdullah'ın sinirlendiği nefes alışlarından belli oluyordu.

- Esra benim sabrımı taşırma. Benimle düzgün konuş. Ben senin kocanımmm.

- Kocam mı? Sen benim değil Aysun'un kocasısın bende senin metresinim anladın mı? Bak eşyalarımı aldım kapatman olduğum evine gidiyorum.

Son sürat gaza basmış ilerliyordum. Hoparlörden konuştuğum için sorun yoktu ama sanırım biraz fazla hızlıydım.

- Esra seni bu söylediklerine bin pişman edicem akşam. Yaktım seniiiiiii.

Sinirli bir halde bağırırken telefonun ucunda yüzüne telefonu kapatmıştım bile. Tekrar aradığında da açmadım. bir kaç dakika sonra telefonuma düşen mesajı okuduğumda

'' Sen benim metresim değilsin. Sakinleşince beni ara '' yazıyordu.

Kendi kendime kahkaha atmaya başlamıştım direksiyonda. Metresiydim işte. Başka bir açıklaması yoktu. Yolumun üzerinde ki bir marketi görüp arabayı sert bir şekilde park ettim. Metresi olduğum adamın evine yemek için bir şeyler alacaktım. Sonuçta ona göre karısıydım ve yemek yapıp hem yatakta hem de mutfakta onu doyurmalıydım değil mi?

Kırmızı et, tavuk, kıyma, patates falan alıp sepete koydum. Bunlar bize bir hafta kadar yeterdi. Market görevlisinin yardımıyla arabanın bagajına yerleştirdiğimde görevliye bahşiş vermeyi de ihmal etmemiştim. Sevmezdim karşılıksız iş yaptırmayı.

Siteye girdiğim de arabayı camdan görünen bir yere park edip anahtarı yuvadan çıkarttı. Aklıma takılmıştı bu araba kimindi? Torpidodan ruhsatı alıp baktığım da '' Royal Rent a Car '' Abdullah Taşpınar '' yazıyordu. Nasıl yani? Bu araba da onun muydu? E peki satılan araba neydi? Bu firma Abdullah'ın şirketi miydi? İşler iyice boka sarmaya başlamıştı.

Paketleri alıp asansör yardımıyla yukarı çıkarttığım da kapıyı açıp kendimi i.çeri zor attım. Bu neydi böyle? Ben kimle tanışmıştım? Ne haltlar çeviriyordu bu adam? Elimi yüzümü yıkayıp salonda ki koltuğa yerleştiğim de paketler mutfağın ortasında öylece duruyorlardı. Zaten Abdullah da işten dönmek üzereydi. Birazdan zil çalacak ve tüm bu sorulara cevap bulacaktım.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin