Bölüm 67

4.9K 162 24
                                    

Herkesten çok özür dilerim. Çok uzun zamandır yazmıyorum ama gelen mesajlar ve yorumlarınız o kadar güzel ki. Hepinize minnettarım. Sizden ricam yorumlarınız da Esraya ne yapması gerektiğini söyleyin♥️♥️♥️

Yorgundum... Elime kahve fincanımı alıp balkona çıktım. Üzerimde yılların verdiği bir ağırlık vardı. Daha 22 yaşında tanımıştım Abdullah'ı. Gençliğimin baharında...

Düşünüyorum da ne kadar boktan bir hayat geçirmiştim... Dayaklar aldatılmalar annemin ölümü Fatih'in boktan çıkması... Tek elimdeki servet Kaan' dı.

Kime sığınmaya çalışsam bir kazık yemiştim ve dönüp dolaşıp yine Abdullah' a gelmiştim. En son Mustafa ile olan kısacık flörtleşmeyi de Abdullah'ın hastalığını öğrendiğim de kesmiştim.

- Napiyorsun burada Esra.

Derin dusuncelerimden Abdullah'ın sesiyle çıktım.

- Hiç... Hiç bişey. Kahve içiyordum. Sende ister misin?

Kafamı ona doğru cevirmedigim için elindeki fincanı görmemiştim.

- Niye daldın bu kadar yavrum?

Kahve fincanını gözümün önüne doğru tutmuştu bak ben de içiyorum der gibi...

- Bu yaşa kadar neler yaşadığımı düşünüyordum. Ne kadar berbat bı hayat geçirmiştim.

- O ne demek ya? Neden berbat?

Bana yaptıkları aklıma gelmişti sinir beynine sıçramıstı bir anda.

- Abdullah dalga mı geçiyorsun benimle? Defalarca aldattın sonra dayak attın hatta ben senden kaçıp Antalya ya yerleştim. Sonra bı kızın çıktı Sibel Dilek Aysun ve daha niceleri 😄

Kahkahayı patlatmıştım dalga geçer gibi

-Esra akşam akşam canımı sıkma açma şunları geçti gitti hepsi. Evet hatalarım var kabul ediyorum ama ne yasadiysak hepsi geçmişim de yaptığım pisliklerin önüme çıkması.

- Evet doğru hatırlıyor musun Dilek diye bı kızla benle birlikteyken yatmıştın..

Abdullah sehpada duran bardağı alıp sınırlı bir şekilde balkondan içeri girmişti.

34 yaşında 9 yaşında oğlu olan bir kadındım. Abdullah da 40 a basmıştı. He bu arada hastalığı da geçmiş göreve başlamıştı. Turp gibiydi yani her an beni aldatmaya hazır...

Sahi neden hala bu adamın yanındaydım ben ? Sanırım bı salaklık vardı bende...
Neyse artık uyumalıydım...

Gece 2.5 gibi Abdullah'ın üzerime battaniye ortmesiyle irkildim. Balkonda dalmışım. Boynummmm... Tutulmuşum...

Sabah 06.45 de uyanıp hazırlanmaya başlamıştım yine... Hani şu alarm bir kere çalınca hemen uyanan tipler vardır ya heh işte onlardan biri de benim...

Mavi omuzları açık bir elbise altına gümüş renk stilettolarımı giyip makyajımı tamamlamıştım. Gözüm duvarda mi yıllar önce çektiğimiz fotoğrafa takılmıştı. Abdullah beni kucağına almış karların üzerindeyim. Uludağ a gitmiştik o zaman. Seviyorum seni kadın diye bagirmisti herkesin içinde. Ne kadar güzeldi eski günler... Dayaklar ve aldatılmalar olmasa tabi..

-Gunaydin aşkım.

-Gunaydin komutan.

Saçlarımı arkadan toplamaya devam ederken konuşmaya da devam ediyordum bir yandan.

-Biliyor musun sana aşık olmayı özledim Abdullah.
- O ne demek öyle? Şimdi sevmiyor musun beni?

- Sevmek ve aşk aynı şey değil ki. Bunu sende biliyorsun. Bak şu fotoğrafa o zaman ne kadar mutluyduk. Sen benim için can atardın ben sana ölürdüm...

- Esram güzel kadınım ben sana hala aşığım. Hastalıktan önce seni üzmemek için belli etmedim soğuk davrandım.

- Biliyorum ama sanırım bu aşk beni yordu...

Çantamı alıp odadan çıkmıştım. Gözlerinden iki damla yaş süzülmüştü... Mutlu olmayı istiyordum yorulmuştum. Yoruldum diye çığlık atmak geçiyordu içimden.

Bı hızla evden çıkıp arabaya bindim. İçimden " kendine gel Esra " diye konuşuyordum. Bugün pazartesiydi ve bir yığın iş vardı.

Şirkete geldiğim de Mustafa'nın odasının kapısı aralıktı.
Evet doğru tahmin ettiniz o da artık bizim şirketin bünyesinde çalışıyordu. Eski samimiyetimiz yoktu durumumu biliyordu ve biliyordum içinden çok salak olduğumu belki de düşünüyordu.

Selam bile vermeden odama geçtim. Ama kabul etmeliyim ki beni susarken bile anlayan tek insan oydu ve hala ümidini kaybetmeden beni bekliyordu...

- Günaydın Esra. Beni transit geçtin. Farketmedim sanma.

- Yok canım estağfurullah. Sadece rahatsiz etmek istemedim.

Sacmalamistim biliyorum.

- Keşke her gün her an rahatsız olsam. Esra kendine acimaktan ne zaman vazgeçeceksin? Gözlerin nemli aglamissin.

- Bana acıma Mustafa. Ve senden ricam benden kes ümidini. Daha sabahın köründe aşk acısı dinleyemem. İnan çok yorgunum.

- Yorgun olduğun belli Esra. Bende bunu anlamıyorum işte neden kendini bu kadar yoruyorsun söylesene? Seninde bir hayatın var neden kendini heba Ediyorsun?

- Mustafa çıkar mısın odamdan lütfen? Haftanın ilk günü ve sabahın bı körü saat daha 8.30 uykum bile açılmadı offff.

Mustafa'nın odamdan sessizce çıkmasının ardından cekmecemdeki aynayı alıp kendime baktım...

Ne yapmalıydım? İnanın bilmiyordum...

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin