Bölüm 33

14.7K 338 9
                                    

Selam Millet :) Yeniden karşınızdayım. Bu bölümde Esra karmakarışık duygular içerisinde olacak ve büyük bir hata yapacak. Abdullah'tan intikam almak isterken kendini daha büyük bir ateşe atıp bir daha asla ondan kurtulamayacak. Herkesin yorumlarını ve oylarını bekliyorum. Sevgilerle...


Çağan'ın İstanbul'a dönmesinin ardın da bir hafta geçmişti. Abdullah o günün verdiği sinirle her gün beni fırçalıyor ama benden istediği tepkiyi bulamıyordu. Ona olan içimde ki nefret gittikçe büyüyordu bana böyle davrandıkça. Defalarca beni aldatan kendisi değilmiş gibi sürekli laf sokması, onu aldattığımı ima etmesi canımı sıkıyordu. Resmen bıçak gibi bileniyordum ona karşı. Ve artık kararımı vermiştim Dünya'nın kaç bucak olduğunu ona göstermek için dönecektim zaten annemde sürekli özlediğini söyleyip duruyordu.

İstanbul'a dönüp yeniden iş bulacak ve kendime yeni bir hayat kuracaktım. Elbette ki Abdullah ile barışıp yapacaktım bunları ve o beni tanıdığına bin pişman olacaktı. Tabii ki bunlar benim düşüncelerimdi. Onun bir manyak olduğunu bazen unutabiliyordum.

Oturduğum koltuktan kalkıp elimde ki çay bardağını sehpanın üzerine bıraktım. Normal de çayı sevmezdim ama bazen ince belli bardakta açık bir çay iyi gidiyordu. Hani bir söz vardı ya '' Yalnızlığa Yoldaş Çaydır '' Diye heh işte benimki de arada öyleydi. Yoldaş aradığım zaman çay bardağına sarılıyordum parmaklarımla.

Çay bardağını bırakıp telefonumu elime aldım. Abdullah'ı aramak için ekran kilidini açıp numarasına dokundum. Telefon çalarken ben de aynanın karşısın da saçlarımı toplamakla meşguldüm.

- Efendim yavrum.

Neden hala bana o kadar acı çektirmesine rağmen bu adamın sesini duyduğum da içim kıpırdıyordu?

- Nasılsın? Napıyorsun?

- İyiyim aşkım iş yerindeyim. Sen napıyorsun? Yeni mi uyandın?

- Yarım saat olmuştur uyanalı. Saçlarımı topluyorum.

- Saçının her teline kurban olurum senin Esra. Çok özledim.

Söyledikleri karşısın da yüzümde ki gülümseme sesime yansımıştı;

- Madem özledin geliriz bizde.

- Sen sen ciddi misin? Aşkım gerçekten gelecek misin? Affettin mi beni?

Öyle sevinmişti ki bazı kelimeleri farkında olmadan iki kere tekrar ediyordu. Onun bu sevinci içim de ki kötü düşünceleri öldürmeye yetiyordu. Belki de gerçekten düzelmişti Abdullah.

- Evet aşkım bu kadar yeter. Sen de akıllandın sanırım. Birazdan çıkıyorum yola. Akşam orada olurum.


Telefonu kapatırken Abdullah hala teşekkür edip bana olan aşkını ilan ediyordu. Onun bu sevinci gerçekten insanı yumuşatıyordu. Huylu huyundan vazgeçmez sözünü biliyordum aslında ama ya Abdullah istisna ise diye düşünüyordum. Yani düzelme ihtimali vardı belkide.

Eşyalarımı valize yerleştirirken müjdeyi anneme de veriyordum. Telefonu hoparlöre almış bir yandan annemle konuşurken bir yandan da valizi yerleştiriyordum. Kadıncağız havalara uçuyordu. Abdullah'ı affedeceğimi ama iyice burnundan getireceğimi söylediğim de annem endişe duymuştu bu düşüncemden dolayı. Sonuçta Abdullah'ın ne tür bir manyak olduğunu o da biliyordu.

Valizleri yerleştirme işim bittiğin de saat öğleye yaklaşmıştı. İki büyük valizi dizlerimden destek alarak arabaya indirmeye çalışırken otel görevlisi çocukta yardım etmişti. Uzun zamandır burada kaldığım için otel sahibini bile tanımış, ahbap olmuştum. Hepsi sıcak kanlı ve sevecen insanlardı.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin