Bölüm 29

14.9K 391 5
                                    

Merhaba. Medya da paylaştığım Esra'nın kaldığı pansiyon. Bir an orada olasım geldi benimde :) Yaz bitmek üzere en kısa zaman da kendinizi sulara atın fırsat kaçmadan :) Sevgilerimle...


Bugün yeni hayatımın altıncı günüydü... Buraya geleli tam altı gün olmuştu ve burada olduğumu annem, Çağan ve Sevil dışında kimse bilmiyordu söylemeye de niyetim yoktu zaten... Çağan gelmek istemiş ama engel olmuştum. Ne onu ne de başka birini görmek istemiyordum hem doğru da olmazdı. Abdullah'ı sanki onun için bırakmışım gibi düşünebilirdi çevremdekiler ve bu da hiç doğru olmazdı. Haklıyken haksız durumuna düşebilirdim.

Balkonu olan bir oda verilmişti bana. Odam da lcd bir televizyon, tek kişilik başı demir ferforje olan bir yatak, sağ kenar da uzun bir koltuk ve sehpa vardı. Balkona ise ufak sevimli bir masa takımı konmuş bir de sallanan bir koltuk ilave edilmişti. Tam benim istediğim gibi sakin ve huzurlu bir yerdi.

Odama ikram edilen meyve tabağını ve şarap şişesini alıp balkona oturdum. Gece 02:00 olmuştu neredeyse. Telefon sürekli çaldığı için sessize alıp masanın kenarına bırakmıştım. Sesi rahatsız etmesin ama annem falan ararsa göreyim diye... Kaç kadeh içmiştim bilmiyordum bir yandan ağlıyor bir yandan boğazımdan geçen şarap tadının bıraktığı hafif yakmayı hissediyordum.

Telefon çalıyordu.. Tabii ki Abdullah'dı arayan. Bu kaçıncı arayışıydı bilmiyorum ama en sonunda açmıştım. Şarabın verdiği hafif sakinlikle konuşuyordum şuan;

- Efendim.

- Aşkım nerdesin? Gözünü seveyim söyle gelip alayım seni.

Her aradığında aynı soruyu soruyordu. Nerdesin?

- Bilmiyorum. İnan ki bilmiyorum. Gelirken tabelalara bile bakmadım inanır mısın?

- Esra benimle dalga geçme. İçmişsin sen. Neredesin bak başına bişey gelecek.

Sesimden içkili olduğum anlaşılıyordu ama sarhoş değildim. Belki biraz çakır keyf olmuştum.

- Evet içiyorum hala da. Benim başıma gelen en büyük kötülük sensiz Abdullah. Biliyor musun senin beyninin anladığından daha çok sevdim ben seni.

Bu cümle karşısında sesi titremişti onunda. Fark ediliyordu acı çektiği ama bu sefer dönüşü yoktu.

-Esra, ömrüm kadınım. Bak ben yaptığım hatanın farkındayım. Lütfen bana bir şans daha ver. İnan herşey bitecek yalvarırım.

- Boşa yalvarma bu sefer bitti. Bu telefonu da içimde kalanları dökmek için cevapladım sana. Kapattığımda artık benim için olmayacaksın.

Artık ikimizde ağlamaya başlamıştık. Yüreğim yanıyordu resmen.

- Yavrum sen çok kırgınsın sinirlisin. Bak dön yuvana ben yaptım bi aptallık gel affet beni. Allah aşkına Esra yapma bunu. Nerdesin kimlesin bilmiyorum bak korkuyorum başına bişey gelecek.

Demek kimleydim? Beni kendisiyle karıştırıyordu bu adam.

- Korkma benim kitabımda boynuzlamak yazmıyor. Kimse yok yanımda. Senden uzak olan her yere gidebilirim. He bu arada kartlarda ki paranın hepsi bende.

- Esra para köpeğin olsun biliyorum ve hiç biri umurumda değil. Yeter ki eve dön.

- Elveda Abdullah. Ben seni çok sevdim...

Telefonu kapattığımda odaya geçip yatağa oturdum. Elime aldığım Abdullah'ın tshırt ünü göğsüme bastırmış kokluyordum. Ben bunları hak edecek ne yapmıştım? Tek istediğim mutlu bir yuvamın olması ve babasızlığın verdiği boşluğu bu mutlulukla doldurabilmekti. Sabaha karşı 04:15 i gönderiyordu saat. Koynumda ki tshırt ile uykuya dalmıştım.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin