Bölüm 42

13.3K 376 37
                                    


 Veeeeee Sürprizzzzz :) Yeni Bölümü O Güzel Yorumlarınız İçin Yayınlıyorum... 

Seviyorum Hepinizi :)


       Fatih kollarımdan tutup beni içeri almıştı. Gözlerimde ki yaşları elleriyle silip bana koltuğa oturmam için yardım etmişti. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum hala. Abdullah'ın başını ellerinin arasına almış ağlayan görüntüsü gözümün önünden gitmiyordu. Sessiz sedasız veda etmişti bana. 

- Ben onu çok sevdim biliyor musun Fatih?

    Bu söylediklerim onun canını yakmıştı sanırım. Yüzüme bakışı daha da derinleşip;

- Biliyorum. Sevmesen o kadar kahrını çekmezdin.    dedi.

- Sen hiç aşık oldun mu?

   Fatih'in yüzünde buruk bir ifade belirmişti. Oturduğumuz koltukta arkasına yaslanıp içini çekti;

- Oldum tabii. Olmam mı?

- Peki ne oldu sonra?

     Başını bana doğru çevirip dudaklarını ısıra ısıra konuşmaya başladı

- 5 yıl önceydi. Beni abimle aldattı. Gözümün içine baka baka beni aldattı. Şuan da abimle evli. Benim zaten hiç annem babam olmadı. Annem küçükken başka bir adamla kaçtı. Görüntüsünü bile hatırlamıyorum o kadar küçüktüm. Babam da başka bir kadınla evlendi. Üvey anne istemedi bizi, sürekli dövüyordu. Sonra babam da babaanneme verdi. İstanbul'a geldik. Abim yatılı okudu zaten ben de lisedeyken babaannem öldü. 

     Duyduklarım şok etkisi yaratmıştı bende. Demek ki Fatih'in aile kurma isteği bu yüzdendi. Sözlerine iç çeke çeke devam ediyordu, ben de ağlamayı kesmiş onu dinliyordum. Bu sefer anlatma sırası onda, dinleme sırası bendeydi.

- Babaannem öldükten sonra abim yanına aldı beni. Birlikte yaşamaya başladık ama öyle düşündüğün gibi abi kardeş değildik. O ayrı bir oda da ben ayrı bir odada. Televizyon falan da yoktu benim odamda. Sadece kitaplarımla zaman geçirir ders çalışmakla günü bitirirdim. Neyse büyüdüm ben de üniversiteye başladım falan ama bildiğin yalnızlar cennetinden çıkmış gibiyim Esra. Kimseyle alakam yok hem çalışıp hem okuyorum. Üniversite son sınıfta onu tanıdım. Adı Zeynep'ti. Sevdim hem de çok sevdim onu. Bütün yalnızlığımı onunla paylaştım. Dünya'm oldu benim. Meğer abime ulaşmak için beni kullanmış. Bir gün sevişirken gördüğüm de anladım bunu. Şuan evliler ve ben de seni tanıyana kadar kimseyi almadım hayatıma. Neyse öğrendin işte. Kahve içer misin?

      Ben şaşırmıştım. Nasıl insanlardı bunlar? Tek aldatılan ben değildim demek ki? Ama Abdullah böyle kalleşçe aldatmamıştı beni. Evet deliydi sinirliydi ama çevremden kimseye bakmamıştı asla.

- Olabilir.    dedim Fatih'in kahve teklifine. 

      Yerinden doğrulup mutfağa doğru giderken arkasından onu izliyordum. Gerçekten ona karşı bişey var mıydı acaba içimde? Yoksa sadece arayış içinde olduğum için mi ona kendimi yakın hissetmiştim?

        Elindeki kahve fincanlarını önümde duran sehpaya bırakırken konuşmasına devam ediyordu.

- Benden sana bir arkadaş bir dost tavsiyesi Esra. Seviyorsan katlan ama asla aldatılmaya tevazu gösterme. Emin ol akıllanmıyorlar çünkü. Bir kere boyun eğdiğinde arkası geliyor.

- Haklısın. Ben Abdullah'a defalarca şans verdim ama olmadı. Hep aldattı.

      Kahveyi yudumlarken konuşmaya başlamıştı tekrar,

- Sana bişey diyeyim mi? Aslında Abdullah seni hiç aldatmadı bana göre.

Başımı arkaya doğru çekip kaşlarımı kaldırmıştım şaşkınca.

- Nasıl yani?

- O seni kaybetmemek için yalanlar söyledi. Senden sakladı ve seni kaybedeceğini anladığında da hırçınlaştı sinirine hakim olamayıp sana vurdu. 

      Bu ne demekti şimdi? Daha dün evlen benimle diyen adam şimdi bana Abdullah'ı mı övüyordu. Yüzümdeki ifadeden anlamış olacaktı ki açıklama gereği duymuştu Fatih.

- Beni yanlış anlama. Sana olan hislerim hala aynı ama sohbet ediyoruz burada. Gerçekten o geçmişinin izlerini silemedi, hep önüne çıktı. Sende bu durumda gidecektin. Kaybetmeyi göze alamadı. Ben eminim onun sana olan sevgisinden fakat hiç bir sevgi yalanı ve şiddeti hak etmez Esra.

           Söylediklerinin doğruluk payı vardı. Hiç bir zaman bir kadınla sevişirken yakalamamıştım onu ama geçmişinden de kurtulamamıştım.Kolumda ki saate baktığım da gece 01:17 yi gösteriyordu. Gözlerim de ağlamaktan şiştiği için açmakta zorlanıyordum.

- Artık uyusam olur mu Fatih?

     Yüzündeki gülümseme ona ayrı bir hava katıyordu.

- Elbette prenses. Bekle yatağını hazırlayayım. Ben yine salonda yatarım.

- Hayır bu sefer ben yatacağım salonda. Saçmalama yahu.

- Sen benim yatağıma geçiyorsun Esra itiraz etme. Bu evin erkeği benim. 

     Son cümlesi ikimizin de gülmesine sebep olmuştu. Bu akşam ilk defa gülmüştüm. Acaba Abdullah ne yapıyordu şuan da? Düşünmeden edemiyordum...


**************************

           ''Gitmişti... Bu sefer kesin gitmişti. Geri dönüşü yoktu artık. '' Vedalaştığımız kafeden bu düşüncelerle çıkıp direksiyona geçtiğim de tek aklımda olan onun yaşlı gözleriydi. Veda etmişti bana aşık olduğum kadın. Ağlaya ağlaya veda etmişti. Ne yapsam durduramamıştım, gücüm yetmemişti. 

    Siteye girdiğim de arabayı apartmanın önüne park edip çevreme baktım. Kimse yoktu. Eskiden olsa yukarı kata evimin ışığına bakar, Esra'mın evde olduğuna şükrederdim. Şimdi ise baktığımda karanlıktı. 

      29 yaşında kurmay üsteğmendim ama ne mesleğim ne de sahip olduğum varlığım Esra'yı geri getirmeme yetmiyordu. Geçmiş gerçekten de insanın peşini bırakmıyordu. Arabadan inip binaya girdiğimde beynimin içinde sanki onun '' Aşkım '' diyen sesi yankılanıyordu. Bitmemeliydi. Bitemezdi. 

      Evin kapısına anahtarı soktuğum da içime oturmuştu adeta. Esra olsa kapıdaki anahtar sesini duyup çoktan açardı. O sımsıcak kollarıyla '' Kocacım gelmiş '' diye sarıldığında ise varsın dünya yansın umurumda olmazdı. Bu akşam hiç birşeye önem vermeyecektim. Ayağımda ki ayakkabıları çıkarmadan salona geçip yere oturmuştum. Yoktu işte  evin hiç bir yerinde yoktu. Olsaydı benim ayakkabıyla eve girmeme kızardı zaten. Yoktu. 

       Sırtımı koltuğa yaslayıp için için ağlamaya başlamıştım. Ne kadar dayanılmaz bir acıydı bu.Ne Aysun ne de diğer yattığın kadınlar... Hiç biri beni bu kadar üzmemişti. Gülüşü yoktu evimde. Kokusu yoktu... Sesi yoktu. Belki de bir daha duyamayacaktım sesini. Ne kadar can alıcıydı. Dün can özüm  dediğim insana bu gün yabancı olmuştum. Mutlu muydu acaba şuan? Fatih'in yanına mı gitmişti? 

    Gitmezdi Esra'm. Ya giderse? Esra yapmazdı hem gitse bile o beni bu kadar çabuk unutup da o adama dokunmazdı. Esra bunu yapmazdı...

      Ayağa kalkıp sehpanın üzerinde duran vazoyu yere fırlatmıştım. Esra bana bunu yapmazdı. Dişlerimle dudaklarımı sıkmaktan kanamaya başlamıştı artık. Resmen sinir krizi geçiriyordum. Bu sefer ona zarar vermek yerine değişmeye çalışacaktım. Esra benim nasıl değiştiğimi görüp zaten bana gelecekti. Mecburdu gelmeye. Bu Dünya'da onu benden daha fazla kimse sevemezdi. Daha çocuklarımız olacaktı bizim onun gülüşüne benzeyecekti gülüşleri. Işık saçacaklardı etrafa anneleri gibi.

      Koltuğun üzerine uzanıp ayaklarımı başlıklarına dayamıştım. Esra olsa kıyameti kopartırdı. Esra olsa... Esra yoktu artık... Esra yoktu... Belki de artık hiç olmayacaktı... Ama olmalıydı... Esra olmadan Abdullah olmazdı... 


İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin