Bölüm 26

14.9K 406 15
                                    

Kolonya... Burnuma gelen koku kolonya kokusuydu. Sevil ben sakinleşeyim diye kolonya sürüp duruyordu elime yüzüme...

Elimi Sevil'in elinden çekip havaya kaldırarak hafif bir sesle '' Yeter '' dedim. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildiğim de hala yolun kenarında duruyorduk.

- Ağlama Esra bu adamın kanında var aldatmak. diyerek beni teselli ediyordu.

Klimanın düğmesine basıp en soğuğa getirdim. Tüm hava üfleyen pencereleri kendime çevirmiş buz gibi havayı ciğerlerime çekiyordum. Arabanın anahtar düğmesine dokunduğum da Sevil telaşla;

- Esra araba kullanacak durumda değilsin... dedi.

Kafamı ona doğru çevirip parmağımı burnuma götürerek '' Sus '' işareti yaptım.

- Ben iyiyim Sevil bişeyim yok. Bilindik bir sondu bu ben adam olmayan birini adam sandım sadece hepsi bu.

Arabayı hareket ettirdiğim de tüm gaza sonuna kadar basmıştım. Şuan bir arabanın altına girip geberip gitsem kimse umurumda olmazdı. Evet bebeğim için üzülebilirdim ama sonuçta ikimizde birlikte son nefesimizi vereceğimiz için sorun olmazdı.

Eve gelmemiz uzun sürmemişti. Diğer araçlara makas ata ata hızlı bir şekil de eve varmıştık. Sanki tüm duygularım donmuş gibiydi ne ağlayabiliyordum ne de tek bir söz ediyordum. Hiç bişey yokmuş gibi mutfağa girip kahve yapmaya başladım. Mutfak masasının üzerine koyduğum cep telefonum titrediğinde kendime geldim. Arayan Abdullah'tı elbette. O kadar sakin bir şekilde cevap vermiştim ki Sevil şaşkınlıkla bana bakıyordu.

- Efendim

- Yavrum nasılsın?

- Süperim sen nasılsın?

- İyiyim de hayrola?

Anlaşılan henüz öğrenmemişti Sibel denen kadınla konuştuğumu.

- Sibel kim Abdullah? Ya da Dilek kim? Ya Yeşim hangi kadın? Hangisiyle aldattın beni şerefsiz.

- Esra doğru konuş benimle. Saçmalama kimseyle aldatmadım hepsi yalan.

Kahkaha atmıştım. Nasıl yalandı acaba kadın anneme gittiğimi bile biliyordu benim.

- Ya konuşurken bahsettim senden sonuçta tabii ki bilecek.

Hala yalan söylüyordu ya çıldıracaktım. Sevil ise karşımda bana bakıp nasıl bu kadar sakin olduğumu çözmeye çalışıyordu.

- Abdullah ne zaman geleceksin?

- Pazar günü orada olacaktım ama sen kötüsün ben hemen geliyorum.

- Abdullah gelmeni falan istemiyorum. Hatta mümkün mertebe artık benden uzak dur. Bu kadar yalan yeter bana. Bitti...

Abdullah telefonun diğer ucunda donup kalmıştı. İlk defa ona bu kadar kesin ve net bir şekilde '' Bitti '' demiştim. Uzun süren sessizliğin ardından söyledikleri beynime matkap etkisi yaratmıştı.

- Ben bitti demeden bitemez anladın mı beni? Sen benimsin benim karımsın. Ayrılamazsın lan canını alırım senin.

- Sen manyaksın. Hem aldatıp hem de tehdit ediyorsun.

Sesi o kadar sinirli geliyordu ki karşımda olsa kesin döverdi beni. Biliyordum.

- Esra benim sinirimi bozma. İki günlük bir fahişe yüzüne karnındaki bebekle beni mi terk edeceksin lan. Dünya'nı cehenneme çeviririm senin.

- Bok çevirirsin. Maymun gözünü açtı artık gidiyorum ben bitti.


Telefonu yüzüne kapatıp koltuğa fırlattım. O kadar sinirliydim ki duvara yumruk atmaya başladım. Ben bunu hak edecek ne yapmıştım. Bu Sibel denen kadınla konuşmalıydım her şeyi öğrenmeliydim. Abdullah'a olan tüm sevgim nefrete dönüşmüştüm şu an da ve onu başımdan def edebilmek için daha sağlam sebeplerim vardı. Sevil'in sayesinde duvara yumruk atmayı bırakmış üzerin de kan toplayan yere buz torbası bastırıyordum. Köşeye fırlattığım telefonumu alıp o kadını aradım.

İKİNCİ KADIN OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin