Birlikte girdikledi transtan cesur beyin gelişi ile çıkabilmişlerdi. O andan sonrada birbirleriyle hiç konuşmadan ikiside direk giyinmek için odaya geçmiş ve giyinip evden çıkmışlardı.
Arabayı kullanırken eli ayağına dolanıyordu poyrazın. Böyle bir çelişki yoktu hayatta bir yandan çok istiyordu bir bebeği olsun diğer yanıda ya bunun yüzünden karını kaybedersen diyordu. Fakat bir yada iki saniye sonra bebeğine bu dediği için kendisine kızıyordu.
Defne ise mutluydu. Evet şu an hissettikleri başka bir kelime ile adlandırılamazdı. Evet belki poyrazın kendisini sevdiği gibi büyük bir aşk taşımıyordu içinde ama kendince seviyordu bu adamı ve ona bir bebek verebilme fikri güzeldi. Gerçekten çok güzeldi.
Hastaneye girişleride bir telaşlı olmuştu. Direk kan vermek için laboratuvar kısmına gittiler. Kan verirken defnenin elini bir an bile bırakmadı poyraz.
Beklemeleri gereken 2 saatleri vardı şu an önlerinde ama ikisininde bu süre gözünde 2 yıl gibiydi sanki.
Hastanenin yanındaki parka gidip oturduklarında ikisininde gözler oyun oynayan çocuklara kitlenmişti. Öyle güzel görünüyordu ki çocuklar tıpkı cennetten inmiş birer melek gibiydiler.
Defnenin gözü kenarda kumla oynayan çocuğa takıldığında bir dua etti içinden ne olur hamile olayım diye...
Çünkü bu gözünün takıldığı çocuk poyrazın kopyası gibi olan bir erkek çocuğuydu. Aynı asi saçlar , aynı karakteristik surat. Çevresindekilere güvenmese bu bizim çocuğumuzda benden saklıyorlar bile diyebilirdi.
Dayanamadı ve bu hislerini poyrazlada paylaşmak istedi." İnşallah hamileyimdir "
Poyrazın sorusundan sonra hiç konuşmamış bir çift için biraz bodoslama bir giriş olmuştu.
" Korkuyorum defne " dedi poyraz açık yüreklilikle. Defne bu sözle poyraza dönsede poyraz önüne bakmaya devam ediyordu.
" Bebeği istesem seni kaybedecekmişim gibi ve bu nedenle istemiyorum diyorum ama sonra bu büyük mucizeyi istemediğim için kendimi kızıyorum. Kafam çok karışık ama net olduğum birşey varsa oda korku"
Defne biraz daha yaklaşıp omzuna kafasını koyduğunda saçlarını kokladı. Şu kokuyu bir daha alamamaktan ölümüne korkuyordu işte.
" Korkma lütfen ben ne olursa olsun sana bir çocuk verebildiğim için acayip mutlu olucam "
Defneden biraz uzaklaşıp yüzüne baktı poyraz aşık gözlerle elinde olsa içine alıp orada saklardı bu küçük kadını.
Yaklaşıp alnına dudaklarını bastırdı.
İkiside farklı bir huzur içindeydiler o anlarda...Parkta oyalanabildikleri kadar oyalandılar , yürüyüş yaptılar , havadan sudan konuştular ama hiçbir şekilde ne bebek ihtimalinden ne de korkularından bahsetmediler. 2 saatleri dolduğunda el ele tutuşup içeriye geçtiler. Laboratuvarın önündeki danışmaya sonuçları sordular ve ellerine zarfı aldıklarında nefesleri farklı çıkmaya başlamıştı.
Hemen diplerindeki banka oturup zarfa baktılar öylece. Açmaya ikisininde cesareti yok gibiydi. En sonunda defne bir cesaretle zarfı açtı ve anlam veremediği şeylere bakmaya başladı sayfanın sonunda yazan kelimeyi gördüğünde gözleri doldu. Kağıdı indirerek Poyraza döndü. Onun merakla parlayan gözlerine yaşlarla parlayan gözleriyle baktı. Ayağa kalktığında poyrazda ayağa kalktı. Daha ne oluyor diyemeden defne boynuna atladı.
" Hamileyiiiiim " diye bağırdı en sonunda.
Bütün korkularını o an için unutup sevinçle karısını kucakladı poyrazda. Görevli bayan ise bu ikilinin kucaklamasını hayran gözlerle izliyordu. Sarılma kısmı bittiğinde poyraz yeniden karısının alnını öptü. Bu dünyadaki bütün iyikileri , bütün mutlulukları bu kadına aitti. Şimdide en büyük mutluluğu veriyordu ona aşklarına ait bir canlı getirecekti bu dünyaya.
Görevli en kısa zamanda bir kadın doğum uzmanıyla görüşmeleri gerektiğini söylediğinde akıllarına kendi doktorları geldi. Bu bilgiyi onunla paylaşmalı ve bir yol bulmalıydılar. Adam ameliyat için karar beklerken bu habere şok olacaktı kesinlikle.
" Önce kendi doktorumuza gitmeliyiz sanırım " dedi poyraz defneye ama defnenin en azından bugünlük böyle bir isteği yoktu.
" Tamam söyleriz ama en azından bugün olmasın lütfen sadece birgün olayın mutluluğunu yaşayalım"
Defnenin masum bir ifadeyle söylediği dileğine gülümsedi ve eğilerek dudaklarına bir öpücük kondurdu " Tamam sen nasıl istersen güzelim " dedi.
Mete ve gülçin pembe bir dünyanın içinde gibiydiler. Yataktan çıkmamışlardı eve geldiklerinden beri yemeklerini bile yatakta yemişler ve ardından çarpılmamak için çarşafı değiştirmişlerdi.
" Belim ağrıdı benim ya " diyen meteye muzur gözlerle baktı gülçin.
" Arkanı dön bebeğim ve benim sihirli parmaklarıma teslim et kendini "
Yatakta dizlerinin üzerinde ellerini ovuşturarak kendisine bakan kızı bir meleğe benzetti mete. Siyah takımının içinde bembeyaz teni ve sarı saçlarıyla tam ağız sulandıracak moddaydı fakat gel gelelim ki beli ağrıyordu.
" hadi bakalım görelim sihrini " dedi ve sırt üstü yatarak gülçini bekledi.
Gülçin metenin kalça kısmına oturduğunda genç adam hissettiği sıcaklıkla bel ağrısını falan unutmuştu zaten. Beline önce soğuk bir krem değdi ardından Gülçinin sıcacık elleri. Gülçin kremi yedirmeye çalışarak yaptığı masajla adamın rahatladığını gördüğünde mutlulukla doldu. Elleri yorulduğunda üzerine doğru iyice eğilip sırtına öpücükler kondurmaya başladı. Zaten ellerinin okşaması ile kıvama gelmiş olan mete öpücüklerle iyice moda girdi. Ani bir hareketle önüne dönüp kızı altına doğru aldı. Ne olduğunu anlayamayan gülçin nefes nefese kalmıştı ve inip kalkan göğsü iyice meteyi delirtiyordu. Biraz inceleyip saldırdı taze karısının dudaklarına. Daha bu odadan uzun süre çıkamayacakları belli olmuştu.
İlgi evde kendi kendisine deliriyordu yani bu adam nasıl olurda her an sürekli karşısına çıkabilirdi ki. Hem bir insan her anında yakışıklı görünebilirmiydi ?
Kahretsin ya adama kızgın bile kalamıyordu. Nalet yakışıklı herif dedi içinden. İstemiyordu artık bu adamı düşünmeyi , onun o deniz gözlerinde boğulmak istemiyordu , yine dudaklarını sıcaklığını özlemek istemiyordu.
Burak adını bile anmak istemiyordu. Burak diye bir isim olmasın bile isteyebilirdi. Hala ne zaman gözlerini kapatıp rahatlamaya çalışsa o gece geliyordu aklına. Nasılda inanmıştı genç adama. Hiçbirşey düşünmeden teslim edecekti kendisini o gece. Gerçi o adamın gözlerine bakıp sıcak dokunuşlarını hissederken itiraz etmek imkansızdı. Telefon konuşmasını duyduktan sonra bile eğer ki onu görmüş olsaydı gidebileceğinden emin değildi. Şu an bile itiraz ederken ondan uzak durmaya çalışırken bir yanı ona çekiliyordu. Dudakları onun sıcaklığını , vücudu ellerinin sıcaklığını özlüyordu. Gözünden düşen bir damla yaşını sildi ilgi. Biraz toparlanabilme umuduyla kendisini doldurduğu küvete bıraktı. Ama yine aklına o pisliğin gülüşü geldiğinde burnunu tıkayarak suyun dibine dalıverdii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kocanım ( Emek Serisi 1 )
ChickLitAşk emek isterdi ve genç adam emek vermekten hiç vazgeçmiyordu.