Arkadaşlar hikayeyi okuyorsanız sessiz kalmayın ya beğenip o küçük yıldıza tıklayın yada söylemek istediğiniz birşey varsa yorum yazın. Hikayeyi okuyan ve voteliyen tüm arkadaşlara teşekkürler :) Diğer hikayelerime bakabilirsiniz :)
Hemşire gökçe zorla çıkardı o odadan poyrazı. Bir türlü çıkmak istememişti sanki bırakırsa elinden uçup gidecek gibiydi ama hemşirenin dediğide mantıklıydı uyanınca ona böylesine bitik ve hasta gözükmeyecekti. Hemşireyle odasına dönünce hemen annesi ve babası yanına geldi. Burak ve gülçini göremeyince sordu genç adam.
" Buraklar nerde ?"
" Gülçin yoğun bakım ünitesinin kapısından aşrılmak istemedi ahmette onu yalnız bırakmak istemedi. "
Anladım der gibi kafa salladı genç adam. Kendisini çok bitkin hissediyordu sadece kafasını çarptığı içun değildi bu karısının o hali yüzündendi. Ne olursa olsun kendini suçlamaktan geri kalmıyırdu vermemeliydi o arabayı onun o bakışlarını boşverip devam etseydi şimdi evlerinde olacaklardı. Karısına sarılıp mis gibi melisa kokusunu içine çekiyor olurdu. Bu hastane kokusunu değil. İlaçların etkisiyle bir süre sonra gözleri kapandı ve derin bir uykuya daldı.Bir okyanusun ortasında görüyordu kendisini etrafına baktı ama sırf denizdi heryer tek bir kara parçası yoktu sadece üzerinde bulunduğu küçük kayık vardı. Bir süre sonra cılız bir ses duydu. Bu sesi nerede ne koyulda olursa olsun tanırdı. Defnesiydi bu.
" Poyraz " diye ona sesleniyordu.
" Defneeee defneee nerdesin ?" diye bağırmaya başladı.
" Kaybediyorum " dedi aynı ses " Seni kaybediyorum poyraz " diye devam etti. Poyraz anlayamadı neden kaybetsindi ki o defneyi bırakmazdı.
" Korkma defnem seni asla bırakmıcam nerdesin sevgilim nerdesin ?" diye sordu poyraz.
" Bilmiyorum poyraz bilmiyorum. Lütfen beni bırakma beni sakın bırakma. Seni seviyorum çok seviyorumm." diye son kez duyuldu defnenin sesi. Daha sonra poyraz bağırsada bir cevap alamadı. Kayıkta bir o yana bir bu yana giderken düştü. Okyanusun dibine doğru batarken bulanık bir şekilde defneyi gördü. Ona bakıyordu. Ona ulaşmak için elini uzattı çabaladı ama batmaktan kurtulamadı....Nefes nefese uyandı genç adam o gördüğü rüyada neydi öyle niye defne onu kaybediyordu. Defnemi görmeliyim diye düşünerek kalktı yataktan odada kimse yoktu. Bunu fırsat bilip açtı kapıyı kapının önündede kimse yoktu. Usulca yürümeye başladı yoğun bakım ünitesine doğru. Etrafta kimseler yoktu gece olduğu için. Yoğun bakım ünitesinin önünde gülçin ve burağı gördü ama gülçinin kafası burağın omzunda ahmetin kafası gülçinin kafasının üzerine düşmüş uyuyorlardı. Aslında hiç anlaşamayan bu iki deli şimdi birbirlerine sığınmıştı demek. Bu hallerine güldü poyraz ama buruk bir gülümsemeydi sadece. Cam kısmın önüne gelince elini cama koydu. Hala gül yüzlüsünün böylesine beyaz görünmesini kaldıramıyordu.
" Beni bırakma dedin bana az önce ben ne zaman seni bıraktım ki şimdi bırakayım. Ben seni asla bırakmam defne sende beni bırakma yalvarırım beni bırakma defne " diyip gözlerini kapattı poyraz. Gözlerinden yaşlar firar ettiler. Erkekler ağlamaz derlerdi dimi sevdiklerinin canları tehlikeye düşmemiş demek ki onların çünkü canı yanan insan ağlardı. Cunsiyetin bir önemi yoktu. O iyi olsundu da poyraz hep ağlasındı.
Sevcan hanım ve ufuk bey oğulları uyurken bir kahve içelim demişlerdi ama odaya döndüklerinde oğulları yoktu. Çok korktu sevcan hanım oğlu kendisine birşey yapar diye ama ufuk bey onu sakinleştirmeyi başardı karısına gitmiştir gel bakalım diyerek yoğun bakım ünitesinin yolunu tuttular. Oraya geldiklerinde kenara yaslanmış eli camda gözleri kapalı haldeki oğullarını gördüler " Çok şükür" dedi sevcan hanım oğlu iyiydi. Birde gelini iyi olsaydıda dünyalar onun olsaydı. Yavaş yavaş yaklaştılar oğullarına elini oğlunun elinin üzerire koydu sevcan hanım , ufuk bey ise omzuna koydu elini destek vermek için. Bunun üzerine gözlerini açtı poyraz ve yanındaki annesine baktı.
" Beni bırakma dedi anne rüyamda seni kaybediyorum dedi. Ben bırakmam ki onu anne hiç bırakmadım. Bırakmadım dimi ?" dedi masumca. Ne kadar büyümüş olursa olsun bir yanı çocuktu işte annesine sığınmak istiyordu.
" Bırakmadın oğlum bırakmazsında sen. Oda seni bırakmaz merak etme "
Gözlerini karısına çevirdi poyraz
" Bırakmaz dimi anne " dediğinde kıyamadı sıkı sıkı sarıldı oğluna sevcan hanım.
" Bırakmaz annem kıyamaz o sana "
Ana oğul birbirlerine sarılı halde öylece kaldılar ikisininde gözü yaşlıydı. Bu hale daha fazla dayanamayan ufuk bey müdahale etti.
" Gel bakalım evlat seninle biraz konuşalım " dedi biricik oğluna. Usulca kafa salladı poyraz. Ufuk bey ona destek olup asansöre götürdü biraz hava alması için terasa çıkaracaktı. Terasa çıktıklarında onu güzelce oturttu ve oda yanına geçti.
" Biliyorum oğlum zor ama senin sağlam durman lazım karın için. Uyanıcak elbet ama uyanınca en çok sana ihtiyacı olacak güçlü sığınacak bir liman olarak böyle bitik bir adama değil. Tamam mı aslanım kendini topla kendin yada bizim için değil o aşağıda uyuyan güsel karın için sevdiğin için " diyerek omzuna vurdu hafifçe. Poyraz düşündü haklıydı babası karısının ona ihtiyacı vardı. Herşeyi onun için yapmıştı madem şimdide onun için güçlü olacaktı. Elleriyle gözlerini sildi.
" Haklısın babam seni kaybediyorum derken bundan bahsediyodu. Güçlü olucam karım için onun iyiliği için. İyiki varsın babam " diyerek sarıldı babasına poyraz. İşte kendi güçlü limanı buradaydı.
" Her zaman buradayım evlat." dedi güven verici sesle babası. Daha sonra ise ayrıldı ve elini uzattı.
" Hadi üşütme aşağıya inelim alman gereken dersi aldın " dedi gülümseyerek. Kalkarken gülümsedi poyrazda.
" Aldım babam " dedi.
Aşağıya indiler birlikte odaya girdiklerinde sevcan hanım ve gökçe hemşire onları bekliyordu. Poyraz yatağına yatınca yanına gitti hemşire.
" Yine kaçmışsınız poyraz bey siz söz dinlemez misiniz ?" diye sordu.
" Pek huyum değildir " dedi poyraz. Güldü bu haline herkes ufuk bey yafa girdi.
" Haklı hemşire hanım kazık kadar oldu ama hala aynı eşşek sıpası " dedi.
" Hala mı eşşek sıpası baba ya evli barklı adamım artık " dedi burukça aklı hala karısındaydı.
" İster evlen ister baba ol benim eşşek sıpamsın evlat boşuna çabalama " dedi ufuk bey havayı dağıtmak için.
" Çocuklarımın yanında demezsen anlatışırız " dedi poyrazda.
" O zamana demem söz " dedi ufuk bey.
Hemşeri poyrazın yaralarına pansuman yaptı. Ondada cam patladığı için kesikler vardı. Kafası zaten yarıktı çarptığı için ama genel olarak iyiydi. Işlem bitince yine bir ağrı kesici yaptı poyraza ve odadan çıktı. Ufuk bey ve sevcan hanımda odadaki ikili koltuğa oturdular. Poyraz ise bitkince hemen uykuya daldı. Kocasının göğsüne sığındı sevcan hanım " Defneye birşey olursa toparlayamaz " dedi sessizce.
" Yapma ama sende oğlanı zor zaptettik zaten. Güzlüdür benim ğüzel gelinim iyileşecek" dedi. Kocasının otoriter sesine inandı sevcan hanım daha doğrusu inanmak istedi.
" Babasını arasamıydık " diye sordu.
" Kararsızım bende gelirse defne uyanınca çok kızar. Gerçi gelir mi o bile meçhulde " dedi kızgınca. Hayatında öyle sorumsuz bir adam daha görmemişti. Sevcan hanım cevap veremedi haklıydı. Öyle sorumsuz bir adamdı ki defnenin babası Cesur bey. Gerçi baba bile denmezdi o herifede neyse.Diğer tarafta ise gülçin ve burak hala uyuyordu. İlk uyanan gülçin oldu çünkü harika bir kahve kokusu geliyordu burnuna. Usulca burağı uyandırmadan kalktı yerinden. Gözlerini kapatıp kahve kokusunu içine çekti ne tarafttan geldiğini bulmak için ve buldu. Burnu iyi koku alırdı. Biraz ilerleyip sağa döndü ve aralık bir kapıdan kokunun sızdığını fark etti. Neresiydi ki bu oda. Biraz yaklaşıp kapıdaki yazıyı okudu. Doktor ve hemşirelerin dinlenme odasıydı bu. Acaba istese kahveyi verirmiydi biri kantindeki böyle güzel değildi çünkü ve şu an bu kahveye ihtiyacı vardı. Usulca uzattı kafasını kapıdan içeri. İçerde esmer oldukça yakışıklı bir adam vardı ve bir elinde kahve diğer elinde bir tomar kağıt bişeyler okuyordu. " Öhö öhö " diye hafifçe öksürdü gülçin.
Kafasını kağıtlardan kaldırıp sabahtan beri hastanede görüp beğendiği ve az önce koridorda bir adamın omzunda uyuduğu için üzüldüğü güzelliği görünce heyecanlandı Mete.
" Merhaba " dedi gülçin sevimlice.
" Merhaba " dedi meteda ona.
" Şey birşey rica edicektim ama lütfen yanlış anlamayın yani çok güzel kokuyordu o yüzden yıksa param var kantinden alabilirim ama kantindeki bu kadar iyi değil. Şu andada buna çok uhtiyacım var " dedi bir solukta.
Ne demek istediğinden zerre anlamadı mete. Tıp okumuştu yıllarca ama bu kızın ne dediğini anlamamıştı.
" Sakin derin nefes alın önce ve tane tane anlatın. Kısa cümlelerle lütfen " dedi.
" Kahve çok güzel kokuyo " dedi gülçin dudaklarını sarkıtıp. Bunun üzerine güldü mete. Ah bu muydu yani derdi.
" Bu muydu orda kıvramanızın nedeni buyrun ikramım olsun " dedi gülerek. Vay be yakışıklı , kibar hemide doktor kaçırılmaz aslında diye düşündü gülçin ve gülümseyip içeri geçerek metenin gösterdiği yere oturdu. Mete hemen tezgaha gidip kahve yapmaya koyuldu.
" Ben sert şekersiz severim sana güzel koktuğuna göre sanada aynısından yapıyorum " dedi. Gülçin gülerek kafasını olumlu anlamda salladı. Kahveyi yapıp geri geldi mete ve uzattı gülçine fincanı. Oda oturunca gülçin elini uzattı.
" Ben gülçin "
" Bende mete " dedi elini sıkarken mete.
" Memnun oldum mete bey "
" Kahvemizi paylaştık biz bey çok resmi oldu mete de " diyen adamı cidden beğendi gülçin ama en yakın arkadaşı orada kötü haldeydi. Hemen kendini topladı. Tam birşey diyecekken adamdan bir ses geldi.
Mete acilde nöbetçiydi ve şimdi oradan çağrılıyorduda bu kızı bırakmak zordu işte.
" Beni acilden çağırıyorlar tanıştığıma memnun oldum gülçin umarım tekrar görüşürüz kahveni burda içebilirsin bidaha istersende bana uğra seve seve paylaşırım " dedi aşağa kalkıp.
" Sakin nefes al " dedi gülçin onu taklit edip sonrada " bende tanıştığıma memnun oldum mete umarım görüşürüz " dedi. Mete zorda olsa acile indi. Gülçinde kahvesini içip arkadaşının yanına döndü. İkisininde aklı birbirlerinde kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Kocanım ( Emek Serisi 1 )
ChickLitAşk emek isterdi ve genç adam emek vermekten hiç vazgeçmiyordu.