1.BÖLÜM

386K 8.4K 2.6K
                                    

MASUMİYET 1.BÖLÜM

Yağmur damlaları sert darbelerle yere vurmaya başladığında saklandığım kuytuluğa biraz daha sokuldum. Akan gözyaşlarım dur durak bilmeden yağmur damlalarına eşlik ediyordu. Avuç içlerimle yanaklarımdan süzülen her bir gözyaşın yolunu tıkıyordum adeta. Gecenin karanlığında kesik kesik hıçkırıklarımdan başka hiçbir şey duyulmuyordu. Soğuk hava tüm bedenimi uyuştururken acılarımı da alıp götürdüğünü hissettim. O anda aklımda dolanan düşünceler uçsuz bucaksız karanlık bir kuyudan farksızdı. Ölmek ilk defa bu kadar anlamlı gelmişti bir anda...

Kışın soğuğu tüm bedenimi uyuştururken ayaklarım daha fazla taşıyamadı bedenimi ve kendimi yere bıraktım. O kadar yorgun ve bitkindim ki artık yaşamak adına hiçbir ümidim yoktu. Arkamda bulunan duvara kafamı dayarken gözlerimi kapattım. Bilincim kapanmadan önce ağzımı açarken

"Her şey tam da şu anda bitmeli..." diye mırıldandım.

*********************************************************************

"Kız güzel, iyi para eder..."

Bilincim yavaş yavaş kendine geldiğinde ilk duyduğum cümle bu olmuştu. Göz kapaklarımın üstüne tonlarca ağırlık çökmüş gibiydi. Göz kapaklarımı zorlukla birbirinden ayırırken vücudumda hissettiğim sızılar kaşlarımı çatmama sebep oldu. Demin duyduğum sesin kime ait olduğunu öğrenmek için hemen kafamı sağa çevirdiğimde iki adamın bana pis pis sırıtarak baktığını gördüm. Bu durum kaşlarımı daha fazla çatmama sebep olduğunda doğrulmak için bir harekette bulundum ancak sırtımda hissettiğim ağrı ile

"Ahhhh...." Diye inledim ve gözlerimi acıyla kapattım. Yapabileceğim tek şey de buydu zaten.

"Güzelim, kendini çok zorlama. Şimdi bir hemşire gelecek..." diyen adama cevap vermeden aynı şekilde durmaya devam ettim.

Şu anda nasıl bir hayatın beni beklediğini bilmesem de önceki hayatımdan çok daha iyi olacağından emindim. Bu kadardı işte hayat ile savaşmak yerine kendimi bırakıyordum. Hangi rüzgara kapılacağımı ya da nasıl bir hayat süreceğime ben değil başkaları karar verecekti. Rüzgarda savrulan bir yaprak olacaktım artık...

"Adın ne senin?" Aynı tanıdık ses ile gözlerimi yavaşça açtığımda boş boş tavana baktım.

"İsmim mi?" diye sordum hiçbir duyguya yer vermeyen ses tonumla. İçimde alayla bana gülen iç benliğimi elimin tersiyle köşeye ittirdim ve

"Yaprak..." diye mırıldandım.

Evet!

Artık İpek değil Yaprak olacaktım. Annemin İpek saçlı kızı değil, rüzgarda savrulan yaprak misali yapayalnız olacaktım... Ve bu sonun beni nereye getireceğinin bilincinde olarak bu yola giriyordum.

*****************************************************************

"Hazırlan, bugün masalara sen hizmet edeceksin..." dediğinde Orhan'a bakışlarımı çevirdim.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp diğer kızlara baktım. Hepsinin yüzünde aşağılayıcı bir ifade vardı. Onları umursamadan tekrar bakışlarımı Orhan'a çevirdim. Orhan'ın yüzüne yayılan memnun sırıtış midemi bulandırsa da belli etmeden ifadesiz bir yüzle arkamı dönüp odama ilerlemeye başladım.

"Gelen müşterilerimiz Amerikalı, Almanca değil İngilizce konuşacaksın unutma." Dedi Orhan.

Odamın kapısına ulaştığımda kafamı çevirip ifadesiz bir yüzle olumlu anlamda kafamı salladım. Yüzümdeki ifadesizlik soğuk kokuyordu. Orhan başka bir şey söylemeden kızlara dağılmasını işaret ederken ben de önüme dönüp odamın kapısını açtım ve hızlı bir şekilde içeri attım kendimi. Ruhsuz bir şekilde dolaba doğru yürürken acı bir gülümseme peyda oldu yüzümde.

MASUMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin