(1.Bölüm)Büyü

67.6K 2K 310
                                    

İYİ OKUMALAR
                                   ***

Ben aşkının sultanı, sen çöllerde ki Yıldız'ım iken.

Ben raad (yıldırım), sen yağmurum iken.

Ben senin mecnunun, sen benim yüreğim iken.

Sarhoş bir badenin ucundan çaldım seni.

Sen gönül kıblem, ben sana yabancı iken...

                                      ***

Nefes nefese uyanan genç kız bir süre kendine gelemedi yüreğinin çırpıntısından sebep. Yine aynı rüya, yine aynı gözler... anlamsızdı her şey rüyalarında. Korku vardı, acı vardı ama bunların içinde en belirgin duygu, o gözleri her gördüğünde hissettiği inanılmaz heyecandı. Alamadığı nefesler yüzünden boğazında hissettiği yumru geçmeyince kalkıp oda da gezmeye başladı olmadı. İki buçuk aydır yine yaptığı gibi yatağının karşısında ki sallanan sandalyesine oturdu ve Ankara'nın parlak ışıklarında belli olmayan yıldızları izlemeye koyuldu.

Uzun ince parmakları aralarında kahverenginin en açık tonları da bulunan sarı saçlarını yandan örerken rüyasını hatırlamaya çalıştı. Lakin ne yazık ki her geçen dakika siliniyordu benliğinden o karanlık ama kapıldığı düş. Tüm bu düşünceler aklını kurcalarken yeniden kapandı gözleri. İçinden söylediği son sözleriydi 'O gözleri yeniden görmek için korkuyu bile kabul ederim...'

*************

"Anne ben çıkıyorum, geç kaldım!"

Zümrüt gözlü güzel kadın aceleyle hem bağıran hem koşuşturan kızının arkasından bakarken nazenin halinden çıktı bir kez daha. "Kızım aç acına gitme düşüp kalacaksın bir yerlerde! Yıldız, kime diyorum ben. Hey Allah'ım sen akıl ver bu kıza yine beni dinlemeden gitti." Böyleydi Arife kadın, kızı ya da oğlu aç ise tüm gün anne yüreği sızlıyordu ama anlamak istemiyordu bir türlü Yıldız'ı.

Genç kız ise annesini duymazdan gelip kapıdan fırladı tek ayakkabısı elinde. Bir taraftan da kendine küfür ediyordu. "Salak Yıldız, yine geciktin! Daha da uyanmak istemiyordun o gözleri görürüm diye. Sen bu gidişle caminin imamını göreceksin, kalp krizi sonrası dört kollunun içinde!" Bu böyle devam edemezdi, etmemeliydi yoksa iki yıldır uğraştığı her şey aptal rüyaları yüzünden ellerinden kayıp gidecekti. Hem de Ece denilen estetik mucizesi boya küpüne.

Durak görüş alanına girdiği sıra otobüs görüş alanından çıktığında düstursuz bir küfür savruldu pembe rujla renklendirilmiş dudaklarından. Kaygılı soluğunu çekerken içine, yanlış çantayı aldığını fark etti. Yine kendine saydırarak çantanın içini araştırmaya koyuldu ve neyse ki unutkanlığı bu kez işine yaradı, zira çantanın gizli bölmesinde bulduğu beş lira ile minibüse binebilirdi. İşin kötü yanı ise telefonu diğer çantasında kaldığı için, Esra'yı arayıp geç kalacağını haber veremeyecekti.

Durakta dolmuş beklerken, önünde son model bir spor bir araç durdu, camı açıldığında tedirginliği artan Yıldız bir adım geriledi olduğu yerde. Şoför koltuğunda oturan kişi görünmüyordu ama nazik bir sesin "Geç kaldınız galiba, buyurun isterseniz gideceğiniz yere götüreyim" dediğini işitti genç kız.

Duyduğu sözlere aldırış etmeden aracın arkasına doğru ilerledi ve dolmuş geldiğini görüce elini kaldırıp durması için işaret etti. Az önce nazik bir şekil de konuşan hödük, arabadan çıkıp "Ne bekliyon binsene" dediğinde genç kızın sabrı sınıra dayanmak üzereydi. Sonunda dolmuşa binerken Yıldız, araçtan inen adam arsızlığı iyice eline alıp genç kızın koluna yapıştı. "Arabaya bin dedik ya, ne diye naz yapıyon?"

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin