Yıldız su sesinden önce duydu onun hıçkırıklarını. Sonra açılsa da su, dört yanı dolduran Malik'in azap dolu hıçkırıklarıydı çevresini saran. Onun sesi ile kendiside durduramadı gözyaşlarını ve eşine eşlik ederek ağladı yitip giden mutluluklarına. Acıyan yaralara aldırmadan, ellerini kapamasa dudaklarına onun da özgür kalacaktı hıçkırıkları ama bilsin istemedi Malik'in acısı için ağladığını.
Islak duvardan kayarak yere oturan ve gözlerini açmadan içinde biriken her acı damlayı sunan adam habersizdi gönül kıblesinden. Onu gördüğü ilk saniyeden dinmişti yalancı öfkesi. Nasıl yapıyorsa yapıyor, o sırlı gözlerini her kırpışında, aşka boyun eğdiriyordu Malik'in yorgun yüreğini. Oysa o yalancı kadının gözlerinde insafsızlık hüküm sürerken, dudakları aşk vaat eden en büyük yalancıydı. Ama nasıl bu kadar masum bakabiliyordu?
"Allah'ım ya kurtar beni ondan, ya kes nefesmi yalvarırım. Kalbim kırgın, kalbim ağlıyor her gece ruhumla birlikte. İçimde kalmasın onun aşkından tek bir iz. Ya da onu yeniden ver bana dinsin acım, yok olsun onun tek gülüşünde, beni yiyip bitiren kâbuslarım." Acının en yoğun halini bildiren hıçkırıkların arasında yapılan bu dua ile daha da çoğalarak aktı her ikisinin de gözyaşları gizlenmeden.
Malik dizlerini kendine çekti ve üzerine sardığı kollarına yasladı eğdiği başını. Sesi kimselere duyulsun, acizliği, âşık kalbindeki ağıtı bilinsin istemedi ama en imkansızının baş ucunda olduğundan habersiz omuzları sarsıla sarsıla devam etti ağlamaya.
Nerde ettiği intikam yeminleri? Nereye kaybolmuştu hırsla söylediği her kötü sözü? Bir kez daha onun uğruna, onsuzluğa ve terk edilişine dökülüyordu lanet damlaları. En çokta, o sırlı bal rengi gözlerde gördüğü öfke ve nefret yakıyordu genç adamın yüreğini. Oysa öfke sahibi kendisi olması gerekmiyor muydu, tıpkı nefret gibi? Ama olmuyordu işte, o adamın çocuğunu doğurduğunu bilse bile, tiksinemiyordu ondan. Sanki kokusu hâlâ Malik'in ruhuna ait olduğunu haykırır gibi çekiyordu kendisini.
Yıldız, başı eğik ağlayan adamın bu yaslı haline daha fazla dayanamayacağını ve onun kirli olduğunu düşündüğü gözlerine afla bakacağını hissettiği an, sessizce kalktı saklandığı yerden. "Nasıl sevdim seni kadın, kime neye bulansa da aşkın bir benim olsun istiyorum. Kıyametimsin dediğimde gerçekten ecelim olacağını bilerek kabullendim seni ve hissettirdiklerini. Lakin bu yazı değildi hakkım, acı bir ihanet değildi payıma bıraktığın. Ben sensiz tek bir gün bile huzuru bulamazken, hakkın değildi gülmek bensiz. Neden gönül kıblem, neden karanlığımın Yıldız'ı, neden gittin...?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...