45. Bölüm

9K 685 128
                                    

Herkese Merhabalar ve İyi Okumalar...

Kara Günler Mevsimi'ne de bir şans verirseniz sevinirim canlar. Öpüldünüz ;))

**********

"Senin masallarına ne evvel zaman da inandım, nede şimdi inanırım. Savaşı sen başlattın Damre ve bir kez daha zafer benim olacak. Lakin bu kez zaferimi kanının siyahına boyarken, öldüğünden kesinlikle emin olacağım!" Kalilah'ın, en büyük düşmanının bet sesine karşın, dudaklarından dökülen kelamlara eşlik eden ton, şerefli bir insanın zaferini bildirir nitelikteydi.

Oysa karşısında ki adam, belki de hayatında yalvardığı tek kadına dert yakınmak istemişti. Biliyordu ki Damre, bu olay kendisinden bilinecek ve kazanamadığı aşkın çirkin bir avuntusu olan anlaşma bozulacaktı. Oysa onu görebildiği tek zamanlar bu anlaşmanın konularının konuşulduğu zamanlardı. Şimdi ise o kadının ölümünden sorumlu kişi gibi görünmek hiçte gelmiyordu işine. Bir yol bulması şarttı yoksa planları istediği gibi gitmeyecekti.

"Bana inanmayacağını biliyorum ama ben değilim. En azından ben olsam çektirmeden öldüreceğimi bilirsin Kalilah." Kalilah daha fazla tahammül edemediği o adamın sesini duymayı reddederek telefonu kapadı. Şimdi çok daha önemli bir konu vardı ve bir an önce hallolması gerekiyordu...

***

Mâlik elinde ki şişeyi yaşlı şifacının avuçlarına bıraktığı sırada, Aasraf'da suçlanan şifacığı odadan sürüklemek için hazırlanıyordu. Yaşlı İmen kargaşayı fark ettiğinde içlerinde ki hainin en iyi ve en eski öğrencilerinden biri olduğunu gördüğünde hüzün sardı içini.

O kadın gerçekten başarılı bir şifacıydı ama kendi ipini kendi elleri geçirmişti boynuna ve şimdi acımasız sultanın yüzü ile karşılaşması gerekecekti. Her yapılanın iyi veya kötü mutlaka bir karşılığı olurdu, o en büyük acıyla yüzleşmeden önce Azrail'le tanışacaktı.

"Durun! Bekleyin! Kadına sormam gerekenler var!" Yaşlı İmen'in sesi ile duran Aasraf yeniden odanın içine yöneldi ve hain şifacıyı istenilen yere götürüp yere diz çöktürdü. En büyük aşağılamaları hak eden bu kadına asla acıma gösterilmeden öldürülecekti emindi Aasraf. Çünkü içinde ki fırtına, efendisi Mâlik'in gözlerinde ki ile eş değerdi.

"Söyle kadın, karışımın içinde ne var?!" Mâlik yerde zavallıca bedenini korumaya çalışan kadının boğazına sarıldığında, kadının çırpınan bedeni yeri tekmeliyordu. İniltilerin arasında kadının yüzü morarmaya başlayınca Aasraf araya girme ihtiyacı hissetti. Bu sadece, almaları gereken cevaplar uğruna yapılan şanssız bir hamleydi çünkü Mâlik öfke ile kendisini durdurmaya çalışan adama da sıkı bir yumruk atmıştı.

"Efendim, o hain ölmemeli. En azından aradığımız cevapları bulmadan olmaz." Dudağından akan kanı elinin tersi ile silip, kaybettiği dengesini bulmaya çalışırken, bir yandan da derdini anlatmak zordu delirmiş sultana. Adamın gücü muazzamdı zaten ama bir de deli gücü eklenmişti adeta yumruklarına.

"Ölecek! Hepsini öldüreceğim! Kim ona acı çektirdiyse derisini yüzeceğim onların!" genç adam bir türlü kafasını toparlayamıyordu. Ne yapacağını kestiremeyince bir kez daha kadına yöneldi ama kadın çoktan yerde baygın haldeydi.

Acımasızca karnına inen tekmeler sonunda Ebed acı ile kendine geldi ama gelmemeyi dilerken buldu kendini. Sultan Mâlik'in sesi ölüm, tekmeleri tüm organlarını dilen keskin bir kılıç gibiydi. Kulaklarında ki uğultu, sesleri işitmesini engelliyordu ama sorulan soruyu zaten bilmiyor muydu? Sonunda –çift görüyor da olabilirdi- dört adamın sultan Mâlik'i uzaklaştırdığını göz ucuyla gördüğünde rahatlama sardı bedenini.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin