(6.Bölüm) Gelini

29.7K 1.3K 146
                                    

 +18 sahne içeriği

İYİ OKUMALAR =)

                       ***

Zaman mı kalmadı bize, ecel mi misafir gündüzlere.

O halde gece gel, al beni lâl olmuş ağma bir sevdanın çığlığında.

Deliliğin bana armağan iken, vuslatımı sana yâr sanma.

Köle etme beni aldatılmış bir ömrün, paslanmış tutsaklığına.

Özgürlüğüm ilkbaharın yansıması, yalancı bir kış değil ki.

Çiçeklerini deren bir Nisan yağmuru ya da çiğ tanesiyim ben, çöllerinde.

Kabul edersen sen de, özgürüz artık bedenlerimizde

Andığım karanlığın içinden gelen aşkın sultanı.

Anla, işte o zaman mutluyuz ikimizde...

(Yıldız Ekinci)

                                            **********

Mâlik, onun bahçeye çıktığı haberini alınca, çalışma odasının sıkıcılığına daha fazla katlanamayarak soluğu eşi olarak istediği kadının yanında aldı. Kendisinden habersiz olan güzelliği izledi bir süre bahçeye açılan altın işlemeli kapının pervazına yaslanıp. Ne eşsiz bir yaratıktı bu kadın. Güllerin arasında, güneşin parlak ışıkları üzerinde ki beyaz ipeğe yansıdıkça, hareli bir ışığın ortasında kalmış zarif, hüzünlü, altın saçlı bir periye benziyordu gelini. Yanına yaklaşan her canlıyı büyüleyen bir masal perisi. Ve Mâlik, bu masal perisini sımsıkı tutmazsa kaçırabilirdi avuçlarından.

Genç kızın eğilip güllerle konuşmaya başladığını gördüğünde dudağında muazzam bir gülücük oluştu adamın. Sonunda daldığı hayallerden dehşetle çıkmasına neden olan ise, kadının üzerinde gecelikten başka bir şey olmadığını fark etmesi oldu. İlk defa haremine aldığı bir kadını kıskanıyordu Mâlik ve hiç hoşlanmadı bu lanetli duygudan. Kaşlarını çatarak, süratle yaklaştı altın saçlı masal perisine. Bir diğer yandan çevrede ki muhafızlarına bakıyordu, içlerinden Nejima'sını gözleyen var mı diye. Neyse ki adamlar bahçeye arkalarını dönmüşlerdi, çünkü efendilerinin kıskanç haline pek tanık olmasalar da, öfkeli halini iyi bilirdi hepsi.

Yıldız, iki saat önce aldığı tuhaf evlenme teklifini düşünüyordu ki daraldığını hissederek çıktı odasından. Hayatı boyunca bu kadar büyük bir ev görmediği için o adamı nerede bulabileceğini de kestiremiyordu. Evet o adamı bulup, evliliğin çözüm olmadığını anlatmalıydı ona. İyi de neredeydi şimdi bu adam? Birilerine sorsa, dillerini bile bilmiyordu ki.

"Evlilik olmaz, olamaz!" diye tekrar etti genç kız. Adının Mâlik olduğundan başka hiç bir şekilde tanımadığı bir adamla evlenecek değildi, ne kadar yakışıklı olursa olsun. Hem o adamın bakışlarından da belliydi bu evliliğin kâğıt üzerinde kalacak bir evlilik olmayacağı. Anlamayacak kadar saf değildi Yıldız.

Onu ikna etmenin bir yolu olmadığı da aşikârdı, zira hayır dediği halde "Evleneceğiz, ben böyle karar verdim!" diye böğürdükten sonra kapıyı çarpıp çıkmıştı sersem pislik! İstemediği bir şeye neden zorluyordu ki kendisini?

Genç kız, adamı bulamadığı gibi kızlara da bulamamıştı bir türlü. Sonunda karşısına çıkan bu kapı ile sanki bir başka dünyaya geçtiğini hissetti Yıldız. Rengârenk çiçeklerin arasında kocaman kuş kafesleri vardı. İleri de gördüğü şey gerçekten tavus kuşu muydu? Ahh renklerine hayranlıkla bakarken bembeyaz olan tavus kuşu değdi gözüne. Aman Allah'ım harika bir yaratıktı bu, sanki masal diyarında gibi hissediyordu kendini genç kız. İlerde yine oldukça büyük bir kafesin içinde gördüğü şeylerin, kedi ya da köpek yavrusu değil, kaplan yavrusu olduğuna inanamadı. Yavruların yanına bile yaklaşmadı çünkü köpeklere alerjisi vardı ve onlardan da sakınması gerektiğini düşündü, lakin ne kadar sevimli ve kabarıktı tüyleri böyle.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin