54. Bölüm

7.6K 656 275
                                    

İyi okumalar...

"Katilim sen misin ey yaar!

Ben senin gelişini müjde sanırken,

Sen benim ölüm emrimi mi yazdın

Mürekkebi kan olan kader kalemi ile..."

(Yıldız bin ESVED)

*************

Damre korkarak girdiği zindandan çıkarken, kendini bilerek hapsettiği karanlık dehlizlerden de çıkmıştı adeta. Sedye üzerinde baygın yatan onun canı, evlat olarak içtenlikle kabul ettiği tek adamdı. Kalilah ve kendisinin tek parçası, yıllarca imrenerek baktığı, büyüyüşü ile kendini kahrettiği çocuk onundu. Bayramdı Damre için, şereflerin en büyüğüydü oğlu. Gururu ve daha birçok şeydi bu kanlar içindeki genç adam.

Ya Kalilah ve oğlunun tek aşkı olan kadın, onlara bir şey olursa. Hayır, onları korumasız bırakamazdı ama oğlunun yanından ayırmasını istemiyordu. Ne yapabilirdi ki? Baygın olan adamın alnına düşen saçlarını okşadı ve alnına, baba sıcaklığıyla dolu bir öpücük bıraktı. Nasılda bir anda şefkat dolmuştu kan ve hırs bürüyen kalbini. Vahid'de onun oğluydu, onu da seviyordu ama hiç bu duyguları hissetmemişti ona karşı.

Odaya çıkardıkları sırada düşüncelerinin içine sızan oğlunun acı sesleri içini dağladı. Ona ettiği her kötü söz, vurduğu her darbe şimdi yüreğine iniyordu adeta. "Derhal hekim çağırın!!!" Emrinin ardından tüm adamları şaşkınlık içinde efendilerine baktılar.

Hekim kontrolünün ardından üç saat bile geçmemiş olmasına rağmen, acılarına aldırmadan ayaklanmaya çalışan adamı durdurmak için çok çaba sarf etti Damre. Yine de onun oğlu olduğunu kanıtlar gibi, gücünü gösteren bir şekilde yürümeye başlayan adama hayranlığı bin kat arttı. Babasının oğluydu bu adam gerçekten. "Gitme, dinlen iyileşinceye kadar, yanımda kal oğlum!"

Mâlik 'oğlum' kelimesi ile yavaşça karşısında utanç ve acıyla kıvranan iri yarı adama döndü. Kimdi ki o, önce reddettiği babalığına şimdi sahip çıkabileceğini sanabiliyordu. Hayat onun isteklerinin yönüne göre değiştirmiyordu yürekteki hisleri. Üç saat bile olmamıştı ondan sadece bir kez baba gibi davranmasını istemesinin ve yüzüne tükürülür gibi reddedilmesinin üzerinden. Şimdi bile içinden gelen o evlat olma hissinden, karşısında baba gibi rol yapan adamdan nefret ettiği kadar nefret ediyordu. Kesinlikle adamın her hareketi roldü, tıpkı diğerlerinin yaptığı gibi yoksa birden bire niye değişsin ki.

"Bana iyilik mi yapmak istiyorsun? Tamam! Hayatımdan, ailemden uzak dur yeterli Sahretta!" Gitmeliydi Mâlik ama adım atacak gücü bile zor bulmuştu ki kırık sol kolu ve kırık parmaklarıyla araç kullanması çok zordu, yine de bir şekilde gönül kıblesine ulaşmaktı en önde bekleyen derdi. Diğer her şey cehenneme bile gitse umurunda değildi çünkü baygın olduğu zamanda onun acı çığlığı yüreğini dondurmuştu.

Hissediyordu Mâlik şuan yaşadığından daha büyük bir acının, en büyük darbeyi vurmak adına hızla yaklaştığını. Doktorun ısrarla kolunu alçıya almak istemesine boyun eğmiş ama parmaklarını alçıya almalarına izin verememiş kendi imkânları ile kemikleri yerine yerleştirmişti genç adam. Ne de olsa sağlam olan parmaklarını kullanması gerekebilirdi. Bunun için sadece yüksek dozda ağrı kesici ile yetinmekle kalmıştı ki acıları şimdiden azalmaya başlamıştı bile.

"Mâlik affet beni! Ben sadece acımı kullanıyor, beninle oynuyorsun sandım."

"Yıllardır birilerinin sürekli annemle, hayatımla ve şimdide gönül kıblemle oynadığı gibi mi? Hiçbir söylediğin tarafımdan dinlenmeyecek Sahretta. Şimdi adamalarımı istiyorum?!" Damre anladı oğlunun şu anda kendisi de dâhil kimseyi dinlemeyeceğini ama onu bırakmak istemiyordu. Sevgi ile bakmasa bile, az da olsa yüzüne doyasıya kadar yanında kalsa o da yeterdi Damre'ye.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin