39. Bölüm

9.4K 706 252
                                    

Yiğit'in hikayesi olan Kara Günler Mevsimi'ne de bir şans verirseniz sevinirim =))

Herkese iyi okumalar ;D

****

"Her suçun affı varda sol yanım, hasret biçen orak kırılmaya mahkûm. 

Sen bana hasretin en delisini, en acısını biçtin hasret oraklarıyla.

 Günlerce kan ağladı gözlerim, görmedi kimselerim.

 Sen ise en yakınım, sol yanım gördün.

 Acılarımı dindirmek yerine o kanlı orakla parçalara ayırdın ruhumu.

 Şimdi ben seni affetsem ne olur..?"

(Yıldız Bin Esved)

***

Tam iki hafta olmuştu Türkiye'den döneli. Karısı yanındaydı ama ruhu uzaklarda. Evet o gün uçakta kabul etmişti yanında kalmayı ama o günden beri tek söz duymamıştı kadının dudaklarından. Bu da genç adamın karışık aklını daha da yoruyordu çünkü onun gülmediği bir hayat güneşsiz çöl gibiydi. Oysa Mâlik çölde güneşe âşıktı, bulutta yağmura. Bazen beyaz kar tanesiydi yüreğine serinlik katan kadını ve şimdi hasret duyduğu gamzeler saklıydı gül pembesi yanakta. Ağabeyini uzaktan da olsa görmesini sağladığında bile hüzünlü bir tebessüm alabilmişti ancak ödül olarak.

Oğlu artık epey büyümüştü ve on gün önce gözleri ameliyat edilmek zorunda kalmıştı göz kaslarında meydana gelen bir enfeksiyon, göz damarlarının kurumasına neden olduğu için. Kör olma ihtimali vardı küçük savaşçısının. Haberi alan karısı o an yine güçsüz düşüp bilinçsizliğe sığınmıştı. Neyse ki dört saatlik ameliyatın sonucu müspetti de kara bir haber almadan yürekler ferahlamıştı.

Ah birde Aasraf meselesi vardı. Uçaktan indiği anda oğlunun yanına varmış, orada bulduğu annesi ile bu konuyu enine boyuna konuşmuştu. Tabi öğrendikleri genç adamın toyluğunu yüzüne vurmuştu ama bir yanı annesine hayranlık duymasına da neden olmuştu. "Nasıl haberdar oldun, bu konu gizliydi?" Annesi bir az çekingen davranınca daha da diretti Mâlik. Bu işte bir sıkıntı vardı ama ne?

"Bu önemli mi oğlum? Ben seni, senin bile kendini mahvedecek hatalar yapmanı önlemekle mükellefim annen olarak. Bu kadar şaşırmana gerek yok." Şaşkındı gerçekten Mâlik. Bu kadın da ne sırlar gizliydi daha acaba? Yine de bu işin peşini bırakmaya niyeti yoktu çünkü bambaşka şeyler hissediyordu içinde.

"Anne! Bak sana yıllar sonra bu kelimeyi söylerken hâlâ kuşku içimi kemiriyor. Şimdi bana dürüst ol yoksa eskisinden bile beter durumda oluruz."

Kalilah, dürüst olmayan oğluna baktı kaşlarını çatarak. Dürüstlük istiyordu sevgili oğlu ama peki kendisi güneş saçlı karısına ne kadar dürüst olmuştu ki böyle bir şey istiyordu. Yüreğinde peyda olan korkuya gözlerini kapadı ve itiraflarını döktü dilinden. "Yalan benim dilimde değil oğlum senin yüreğinde. Ben sadece karının yalnızlığına bir dost verdim. Bir de ondan iyiliği için haber almak istedim ki zamanı geldiğinde bir desteği olduğunu bilsin." Mâlik daha da işkillenmişti bu sözlerden. Ne demek karınsın yalnızlığına dost. Kimdi bu hain?

"Kimden bahsediyorsun?! Kim?!"

"Nirşaade benim kızım gibidir. Hüzey onu zorla aldığında onu kurtarabilirdim elbette lakin onu sana gönderdim. Biliyordum küçük yaşta ki kızları kurtarmak için ne denli uğraştığını ve ona da yardım edeceğini. O çok masum ve güvenilir bir çocuktur. Sakın onu bu yüzden uzaklaştırma karından çünkü Nejima'ya canını verecek kadar sadık bir muhafız. O gün Hüzey'in yaralandığı haberini aldığında, koşarak bana geldi ve Aasraf ile bir kadının saraydan çıkarıldığı haberini verdi. Adamlarımla beraber bende peşlerine takıldım çünkü o adam, kızımın ölümüne âşık olduğu adamdı. Bir diğer sebep ise senin öz kardeşinden bile daha yakındı sana. Ne olduğunu bilmiyordum ama Aasraf'ın ölümü hak etmesine sadece iki şey sebep olabilirdi.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin