İyi Okumalar =)
***
Acı bir hasret yüklü omuzlarımda,
Derin bir acı keser nefesimi her soluğum da.
Bir gülüştür bana özgürlüğümle birlikte, mutluluğumu verecek olan.
O da sendedir kayıp kadın; yiten hayatım, silinen varlığım gibi
***
Genç adam dün gelen fotoğraflara baktı gözlerinde ki aşk ateşiyle. Altı aydır her gün yeni resimler gönderiyordu adamları ve içindeki hasret yılmıştı artık. Onunla olmak isteyen kalbine lanetler etse de, kıyamıyordu asla ondan yüz çevirmeye.
Derin bir soluğun eşliğinde "Nasıl bu denli işledin benliğime kadın" dedi. "Kurtuluşum bir tatlı sözünde, ecelim gibi. Bilirim senden kurtuluşum yok, anla seninde benden kurtuluşun olmayacak!" her kelamın sonunda edilen binlerce yemin vardı ve hepsinin ortak noktası, o kadının yeniden kendisine ait olacağı değişmeyen tek gerçeğiydi.
Küçük bebeğin hiç resmi yoktu elinde, çünkü dışarı çıkarken yanına almıyordu o ufaklığı güzel kadın. Bebeğin kime benzediğini deli gibi merak ediyordu, belki kendisindendir ümidiyle. İnanmak isteği bu istek, bir rüya gibiydi ve bu rüyanın gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu bilmesine rağmen yine de düşlüyordu yüreği. Evden birilerini ayarlamaya çalışsa da başarısız olduğunda bir kez daha hayran oldu Yiğit Karaca'ya, Mâlik.
Çünkü adamın yanında çalışanlar ölümüne sadıktı ve ihanetin kuşağını dolamıyorlardı bellerine. Anlamadığı bir diğer şey, Vahid onları Türkiye'de neden bırakıp gitmişti. Elbette şimdi o pisliğin nerede olduğunu çok iyi biliyordu Mâlik. Bir kez yakalamıştı onu ve her ne kadar kendini özgür sansa da, onun özgürlüğü sadece iki dudağı arasındaydı tıpkı karısının özgürlüğü gibi.
Okyanus gözleri resme yeniden döndüğünde hasret ve acının yüklendiği derin bir nefes çekti içine. Neden her geçen gün daha da güzelleşiyordu bu kadın? Neden birçok insanın gölgesi, onun gölgesinin üzerine düşerken, Mâlik'in gölgesi karanlığında kayboluyordu. "Hem hasretim, hem nefretimsin Nejima sultan. Nasıl yaptığını bilmiyorum ama sensizlik her gün daha çok acıtıyor canımı." Gerçekten de öyleydi, genç adam işlere yoğunlaşsa da aklına o geldiğinde tükeniyordu tüm nefesi ve sadece onun arzuluyordu.
Açılan kapıdan içeri giren Nemir, ekrandaki fotoğrafa baktı ve kaşlarını çatarak bilgisayarın kapağını kapadı. "Sultan Mâlik yine hayallere mi daldı? Hadi çocukların seni bekliyor ve çok heyecanlılar. Özellikle Samira, haftalar sonra ilk defa gülümsüyor."
Mâlik en yakını olarak gördüğü kıza gülümseyerek baktığında onunla evlenmekten vazgeçtiği için bir kez daha en doğru kararı verdiğini hissetti. Çünkü bu kız gerçek bir aşkla sevilmeyi hak edecek kadar masum ve iyi bir kalbe sahipti. Öyle ki onunla evlenmekten vazgeçtiğini söylediğinde "Sultanım ilk isteğiniz gibi, bu da benim için emirdir. Sizi asla reddedemezdim ama siz kalbinizin gerçeğini yeniden gördünüz neyse ki. Nejima sultan sadece kalbinize değil, ruhunuzu da işleyecek kadar çok sevmiş sizi" dediğinde içindeki endişe bir anda gözlerinde dağılıvermişti.
Doğruydu kızın her sözü, onun kalbi tek bir kişiye ait kalmakta ısrar ediyordu, ruhu ise yine aynı kişinin kölesiydi hiç şikayetsiz. Ve içini kemiren şüpheler her geçen gün artıyordu, tabii umutları da. Ama ya yeniden kırılırsa, kalbi...? Nemir yanında olacağına ve ona her zaman destek olacağına söz verdiğinde Aasraf'tan sonra ilk defa bir sırdaş edinmişti Mâlik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...