Herkese iyi okumalar;)))
***
Kalbim kirli bir aşkı bile bilmezken, damarlarımda güneş ışığı gibi gezen güneşin kızı, sever misin beni tüm benliğinle...?
(Nazım Karaca)
***
Nazım karşındaki kızdan ayıramıyordu bakışlarını, öyle güzel bir gülümsemesi vardı ki onu özgür bırakacak kelimeler diline kadar geliyor ama vazgeçiyordu yeniden. 'Şimdi değil' diyordu içindeki ses, ' azıcık daha kalsın yanımda, azıcık daha kavursun bakışları oyuncak diye seçtiğim ama oyuncağı olduğum kızın.'
Gerçek tamda böyleydi hakikaten, Nazım ilk defa büyük konuşmasının cezasını çekiyordu hem de en ağır şekilde. Bir aydır yanındaki bu sırça bakışların büyüsüne kapılmış, o ne isterse onu yapar haldeydi. Ne var ki dün sağ salim gelmişti kardeşi ve hatta küçük birde bebek girmişti hayatlarına. Bu yüzden Lanazir'in gitme zamanı gelmişti. Nazım birçok fırsatı olmasına karşın kıyamamıştı ona dokunmaya çünkü çok saf ve temiz bir şekilde ilk defa sevildiğini hissetmişti. Şimdi ise vazgeçmeliydi ondan, çünkü Yıldız için tehlike arz eden bir ilişki olurdu onların ki.
"Nazım eli bak ben sevdim bunu" diye uzattığı acılı lahmacundan aldığı ilk ısırıkta kıpkırmızı olsa da yine de acısına aldırmadan yiyordu sırça güzel. Acaba aşkın acısına rağmen Nazım'ı da kabul edebilir miydi? İstiyordu onu genç adam ne pahasına olsa da ama ödeyeceği diyetin büyüklüğünden de emindi. Muhtemelen kalbinden geriye ne kaldıysa bu kıza verecek ve onunla birlikte gönderecekti ülkesine. Yine de razıydı onunla yanmaya ama o razı mıydı?
"Lanazir benim ol." Genç kız biranda gelen bu isteğin şaşkınlığı ile elindeki dürümü tabağa düşürdü ve adamın gözlerinde ki ateşten korkarak yutkundu.
"Nazim seni seviyorum inkar edemem ama bu istediğini yapamam."
"Ne kalbim, ne de başka bir şey umurumda değil sırça melek, sadece seni istiyorum. Tek bir gece ve ruhum ölünceye dek senin olsun." Lanazir gözlerine bakan, gök mavisi gözlerin efsunlu bir gülüşüne kanmak üzereydi anlıyordu. Bu yüzden ayağa kalktı dışarı çıkmak için. Kapıya yöneldiğinde önünde duran Nazım ile kaçışı olmadığını anladı. Yeniden onun gözlerine bakınmaktan kaçındı genç kız çünkü kendini onun bakışlarına bırakırsa olacakları tahmin ediyordu. "Nazim gitmek istiyorum."
"Git sırça melek, ben senden vazgeçmişken kurtar kendini." Vazgeçmek mi? Neden Nazım kendisinden ve aşkından vazgeçiyordu ki? Oysa çok seviyordu Lanazir onu. Yoksa onun olmayı kabul etmediği için mi gitmesini istiyordu. Eğer öyleyse gerçekten onu hiç sevmemiş demektir ve yazık olmuştu ilk aşkına.
"Benden vazı mı geçtin gerçekten? Neden Nazım, senin olmadığım için mi?"
"Keşke sebep o olsaydı sırça melek ama o kadar basit değil. Git kurtar kendini benim bencil ve aşağılık kalbimden, yoksa hem seni, hem kendini yakmak niyetinde." Bir yanı sevinse de genç kızın diğer yanı hüzne boğuldu. Belki de hayatı boyunca bir daha karşısına çıkamayacak olan aşkı yakalamıştı ama şimdi aşkın diğer yarısı "Ben kötüyüm kaç git" diyordu.
Bunun sonu utanç, onursuzluk ve hatta ölüm getirirdi Lanazir'e ama yine de onun gözlerine bakmış ve kaptırmıştı kendini yine. Biliyordu pişman olacağını, ama ölse de onun olarak ölmeyi istedi ve ondan başka her şeyi sildi aklından.
Nazım beline sarılan incecik kolların sıcaklığında ve gözlerinde ki kabullenişte kaybetti kendini. Olacaklardan emindi genç adam ve ikisi de pişman olacaklardı bu gece yaşanacak olanlardan. Aslında en başından planı bu değil miydi deli Nazım'ın? Evet buydu ama şimdi onu sadece kalbi için istiyordu. İkisi arasında ne büyük ve güzel bir fark vardı. Birisi aşağılık bir intikam planı iken araya duyguların karışması ile sihirli gibi bir şey oluşturmuştu dokunuşları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...