47. Bölüm

9.2K 638 115
                                    

Sürpriiizzz

Güle güle okuyun  arkadaşlar=))


Mâlik, karısının iyileşme sürecinde yanında olabilmek için, arayışlarına bir hafta ara vermenin en iyisi olduğuna karar vererek içindeki soruları ne kadar zor olsa da susturmuştu. Bu zor süreçte tek ilgi odağının karısı olması zaten aklını karıştırıyor ve aldığı cevapları algılaması zor oluyordu. Gönül kıblesinin yemeğini kendi elleri ile yediriyor, yanından bir an olsun ayrılmayı istemiyordu ve bu durum Yıldız'ı bir hayli mutlu ediyordu.

Kocası sanki o adada ki adama dönüşmüştü ama Yıldız, o adamında ne kadar gaddar olduğunu bildiğinden tedirgince yaklaşıyordu ona. Elbette Mâlik'in kendisine fiziksel hiçbir zarar vermeyeceğine emindi ama çevresindeki herkese davranışları onu bu inanca ister istemez sürüklüyordu. Yanlarına gelen Nirşaade'yi bile öyle bir şüphe ile izliyordu ki artık genç kadın onun akıl sağlığından şüphe eder haldeydi.

"Mâlik kızı rahat bırak lütfen. Sen ona ne kadar dikkatli bakarsan, o da o kadar korkuyor. Bir haftadır insanları canından bezdirdin Vallahi!"

"Niye korkuyormuş korkacak bir şey yapmıyorsa. Hiçbir şey anlamıyorsun Nejima bari sus. Ben neredeyse seni kaybediyordum anladın mı? Şimdi kimse benden eskisi gibi olmamı bekleyemez. Hatta sen bile!" Genç kadın bir haftanın sonunda isyan bayrağını çekmişti ama haksızlığını yüzüne vurmak istediği adam, çok daha güzel mağlup etmişti işte kendisini.

Anıyordu aslında Mâlik'in korkularını genç kadın ama dışarı çıkmasına dahi izin verilmiyordu. Bunun sebebini her sorduğunda aldığı cevabın yalan olduğunu biliyor ama ısrarla yine de soruyordu lakin yalan cevap hep aynıydı.

"Güzelim az daha sabret yalvarırım. Şimdi dışarı çıkamazsın."

"Neden?!"

"Şey... çünkü dedim ya hala halsizsin diye. Onun için biraz daha güç toparlaman gerekli. Bunun içinde dinlenmelisin." İşte genç kadının aldığı cevap hep aynıydı. Oysa Yıldız artık Mâlik'i çok iyi çözüyordu. Yalan söylediği zamanlar inandırıcı olsun diye gözlerini, gözlerine dikerek konuşuyordu özellikle. Ve genç kadın onun gözlerinde ki inandırıcılıktan uzak o ifadeyi görmekte hiçbir sıkıntı yaşamıyordu çünkü çok iyi tanıyordu kocasını. Tek sıkıntı kendisinden saklanan şeyin ne olduğunu bilmemesiydi ve buda ister istemez geriyordu sinirlerini.

"Öyle mi sultan Mâlik. Dün gece halsizliğim ikimiz içinde sorunmuş gibi gözükmüyordu sanırım." Mâlik başını öne eğerek gülümsedi çünkü karısı çok iyi yakalamıştı kendisini ama savunma yapacak değildi. Hem üstelik karısını hiçte yormamıştı. Yine de kaçmak en iyi çözüm gibiydi.

İçeri giren annesi ile huzuru bir anda kaçan adam ona bakmadan çıktı odadan. Ne zaman annesini görse o yaşlı adamın anlatmaya utandığı onursuzluk geliyordu aklına ve sorularını dilinde tutması daha da zorlaşıyordu. Çözüm yolu kalmamıştı ve en kısa zamanda sorularına cevap alamazsa öz annesine cezaların en kötüsünü verecekti. Sonuçta kendisi sultan olmanın dışında Esved'lerin de lideriydi ve bu hak ona çocukluğunda verilmişti.

Yumrukları sıkılı bir şekilde ardından kapanan kapıya baktı ve dayanamayıp yeniden öfke ile daldı içeri. Karısı bir hayli toparlanmıştı ve onun da gerçekleri bilmeye en az kendisi kadar hakkı vardı. Ondan daha fazla bir şey gizlemek istemediği gerçeğini de asla göz ardı etmemesi gerektiğinin ardına sığınıyordu genç adam. Asıl korkusu gerçekleri kaldıramadığı zaman yanında onun desteğine ihtiyaç duyduğuydu.

Yıldız gürültü ile açılıp duvara çarpan kapı ile uzandığı yatakta sıçrayıverdi korkuyla. Kocasının gözlerinde turkuaz bir ateş cayır cayır yanıyordu ve odak notası annesi gibi gözüküyordu. Yine ne olmuştu bu adama, annesine öfke kuşanmıştı? Farkındaydı Yıldız, kocasının günlerdir annesine tiksinti ve nefretle baktığının.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin