Medya=Tamer Hosny
İyi okumalar.
Lütfen yorum ve oyları unutmayın =D Onlar bir nevi benim mutluluk depolarım.
***
Ey gündüzün düşü, gecemin nazlı gülüşü!
Karalar bağlama seni sevdim diye.
Cehennem olsan, ben ateş olurum gözlerinde,
Cennetim sensin zaten.
Allah'ın bana verdiği en kıymetlim.
Yürek özüm asla gitme benden.
Bu yakarışlarım tek senindir!
Senindir gözlerim de terk edilmişliği acısını azat ettiğim özgürlüğüm.
Sen söyle gönül sarayım yıkılsın, yakılsın içinde ki ihanetlerle
Ben kurarım yenisini seninle...
(Mâlik Bin Esved)
***
Mustafa, olanlara inanamıyordu bir türlü. Günlerdir derin bir uykudaydı ve sevdiği kız o uyurken elinden kayıp gitmişti öyle mi? Aklı hafzalası almıyordu bir türlü. Uğruna gözünü bile kırpmadan canını verebileceği Zeynep'i onu terk etmişti hem de yaşayıp yaşamayacağını bile umursamadan. "Nasıl yapar bunu, neden? Hiç mi sevmedin beni Zeynep?"
Hande, Mustafa'ya sarılmış hem onu hem kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Asıl kötü olanları söyleyememişti henüz. Nasıl söyleyeceğini de kestiremiyordu çünkü Mustafa şu an çok zayıftı hem ruhen hem bedenen. Ve biliyordu ki bir o kadar da güçlü biriydi onun çınar ağacı. Sevdiği herkesi tek tek soracaktı ama şu an Zeynep'in şokunu atlatmaya çalışıyordu? Kırmadan incitmeden olanları nasıl anlatacaktı ki?
Mustafa'yı yıllardır seviyordu güzel kızıl kadın ama anlar korkusuyla gözlerine bakamamıştı bir kez olsun. İşin kötü yanı ise Zeynep'le ikisini tanıştıran da kendisiydi. Zeynep, Mustafa'dan hoşlandığını söyleyince susarak beklemişti Mustafa'nın tepkisini. Eğer Mustafa karşılık vermezse bir umudu olacaktı Hande'nin ama olmamıştı işte. Mustafa sevmişti Zeynep'i, hem de çok! Genç kızda aşklarına saygı duymuş acısını içine gömmüştü. Ne var ki içten içe sevmekten asla vazgeçmemişti.
Hem kimse bilmediği sürece niye sevmesin ki? Ne zararı vardı onun masum aşkının? Kimseyi gücendirmeden sevdi çınar ağacını, kimselere diyemeden kalbi kırıldı ince ince. Handeye göre Mustafa; sevdiklerini gölgesinde saklayıp, koruyan kocaman bir çınar ağacıydı. Şimdi nasıl diyecekti 'Çınar ağacı, dalların tek tek kırılıyor' diye.
Mustafa'da anlamıştı kor ateşleri salacak olan haberlerin henüz bitmediğini. Lakin korkuyordu sormaya, galiba hissediyordu da. Yıldız'ı, annesi, babası onu burada asla yalnız bırakmazlardı ki. Tabii yaşıyorlarsa. "Hande, kurban olayım kaldır başını söyle! Annem, Yıldız'ım, babam nerede?"
Susuyordu Hande, o sustukça korkusu büyüyordu genç adamın. Sonunda kızın kollarından tutup sarsmaya başladı. "Söylesene be Allah'ın cezası, neredeler?! Susma Hande konuş, öldüler de! Kaza yüzünden seni suçluyorlar de ama yalvarırım bir şeyler de!"
"Hasan amcayı polis ara-aradı oraya gitti." Hıçkırıklarına hâkim olamıyordu genç kız, Mustafa ise sabrının sınırındaydı artık ve öfkesi meydana çıkmaya başlamıştı. Babası Polise gittiğine göre iyi olmalıydı ama tek bir rahatlık yoktu yüreğinde."Tamam, peki Yıldız, annem?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...