61. Bölüm

6K 596 150
                                    


Her kese iyi okumalar ;)

                                                                   ***

Karanlıkta neyle savaştığını bilmeyen bir savaşçı gibiyim.

Beni vuran ilk ok, aşkıma sultan eylediğim adamın elindeki yaydan çıktı.

Gördüğüm gülümsemesiydi ruhumun idamını yaşatan.

Ve mutlu

***

Bedenine değen soğukla derin bir titreme nöbeti daha geçirdiğinde, birbirine vuran dişlerinin sesinden korktu genç kadın. Üzerindeki sıcak havalar için tasarlanan elbise, burada donmasına neden olacaktı artık geceleri ve hayalleri bile ısıtmıyordu bedenini. İşin kötüsü birde açlığın neden olduğu üşüme de yardımcı olmuyordu soğuğa dayanabilmesine. Ne kadar zamandır kilitliydi burada hatırlayamadı çünkü zaman mefhumunu yitireli çok olmuştu Yıldız. Bedeninde ki titreme artarken, bir damla gözyaşı aktı yanağından taş zemine geçmişin acıları, geleceğin korkutucu bilinmezliği şerefine.

Buz gibi zeminle bağlantısını kesen kirli, yırtık şiltesinden başını kaldırmaya korktu zira daha az önce gardiyanlardan biri tarafında dövülmüş ve başını bile kaldırırsa başına gelecekler, bildirilmişti zalimce. Artık biliyordu kurtuluşu olmadığını ama neden burada olduğunu bilmiyordu hâlâ. Daha doğrusu neden kocasının onu gelip kurtarmadığını bilmiyordu ve artık çok yorgundu genç kadın ama yakın zamanda öğrenmişti Mâlik'in yeni eğlencesini.

Alnındaki ıslaklığa bakılırsa yeni bir yara daha hediye edilmişti diğerlerinin yanına. Azda olsa içeri sızan gün ışıdığında dahi rengi belli olmayan taşlar ve parmaklıklara baktı başını kaldırmadan. Gelen var mı bilemiyordu ama yine başı dönmeye başladığında, kalkmak isteyen tarafını durdurmak zordu. Hâlâ ortalarda dolaşan gardiyanlar vardı ve zalim gözleri sürekli üstünde küçücük bir hareket bekliyorlardı başkaldırı sayacakları. Midesinde hiçbir şey olmadığı halde, safranın keskin hissi boğazına doğru hızla tırmandığında ne olacağını anlayınca hafifte olsa doğruldu lakin duyduğu adım sesleri ile yeniden gömüldü üzerindeki yırtık çaput parçasına.

Buraya getirilmeden Samira ve o adamla yaşadığı son günü hatırladığında gözlerindeki yaşlar daha da çoğaldı. Aldığı kararın doğruluğunu şimdi kendi içinde faydasız da olsa tartışıyordu ama her seferinde yine Sahir'in o bitkin görüntüsü ile bedenindeki yaralar ve dudağından sızan kan yaptığının doğru olduğunu fısıldıyordu vicdanına.

O gün Mâlik'in rahatsız olduğunu anladığında lavaboya gittikten sonra peşinden içeri giren adamla şok olmuştu genç kadın. Şokun nedeni peşinden giren erkek değil, o erkeğin Vahid olmasıydı. Tabii sandığı kişi olmadığını adam konuşunca anladı ama neler olacağını bilediği için bağıracağı sıra da dudaklarına kapanan el çığlığını boğazına kilitlemişti.

Adam "Nejima sultan, size kızınız Sahir'in küçük bir hediyesi var. İzlemek istiyorsanız bağırmayacaksınız. Tamam mı?" dediğinde içindeki heyecanla kabul ettiğini bildiren baş hareketinin ardından adam çekti elini. Cebinden çıkardığı telefondan gösterdiği görüntüdeki çocuğun kızı Sahir olduğuna inanamadı Nejima. Bedeni yaralarla dolu küçük kızın görüntüsü... Ahh dayanamamış ve gözerini sımsıkı kapatmıştı Yıldız. Yüzündeki berelerin izlerinin birbirine girdiğini gördüğünde aldığı darbeler gözlerinin önünde canlandı adeta.

Çocuğun yüzünde ve kollarının görünen yerlerinde çizikler, morluklar, sarı lekeler oraya ait olmadıklarını bildirir gibiydi ama onun vücudundaydı hepsi. Bir eli sürekli bir yerini yırtarcasına kaşıyordu, sonra başka yere geçiyordu tırnakları. Açlığı, feri gitmiş gözlerinden o denli belliydi ki gözleri doldu kızının bu haline, genç kadının. Çevrede nerede olduğunu anlatabilecek hiçbir şey yoktu ve kızı bir sandalyeye oturtulmuş verilecek emri bekliyordu ki emir çok gecikmeden geldi.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin