Herkese İyi Okumalar :))
****
Yoksa sen misin kırık gönlümün aşk sultanı bu acı kapanı kuran?
Tenime her dokunuşun acıtır canımı,
Kanatır kalbimdeki kapanmayan yaraları.
Gel yeniden başlayalım huzurlu bir ayrılıkla kavgamıza.
Lakin bu kez adil olsun vuruşmamız
(Yıldız Bin Esved)
***
Genç kadın ne kadar hızlı koştuğunu düşünse de çok uzaklaşamadan yeniden yakalanıp, az önce kaçtığı yere yeniden sürüklendiğinde, içinde titreşen korkunun adı evlattı. Bu kez kadınlar bölümüne girdiklerinde, sırlı gözleri bebeğini teslim ettiği kadını aradı sessizce. Bir yanı tanıdık çehreyi görmediği için mutlu olurken, bir yanı korkuyordu bebeğinin hiç tanımadığı kimselerin elinde olmasından. Ne var ki Mâlik'in tuzaklarından daha güvenli geliyordu şuan da kim olduğunu bilmediği o kadın.
Muhafızlardan biri "Bebek nerede, kahpee?!" diye bağırınca korkusunun gizlemek için başını kaldırdı ve gözlerindeki ateşle adamın yüzüne tükürdüğünde, bunun cezası Yıldız'a ağır bir tokat olarak döndü. Diğer muhafızlar huzursuz olmuşlardı bu çirkin temasla, çünkü bu kadın ne olursa olsun sultanlarının nikâhı korumasındaydı ve böylesi bir saygısızlığı hak etmiyordu.
Yaptığı hatanın farkına varamayan muhafız, kendisine saygısızlık yapan kadına tokat attığı sıra, yere kapaklanan kadını yakasından tutup kaldırdı ve bir kez daha vurdu yüzüne. Kursa gelen kadınlar, duydukları sesle sınıflarından çıkmışlar, korku ile bu sahneyi izliyorlardı. Üzerindeki beyaz önlükten hoca olduğu anlaşılan bir kadın daha fazla dayanamamış ve "Ne yapıyorsunuz beyefendi? Bırakın kadını!" diyerek olaya müdahale etti. Muhafızlar anlamadı söylenen sözleri. Çünkü hiç biri Türkçe bilmiyordu ve Yıldız'ın, kimseye tercümanlık yapmak gibi bir niyeti de yoktu doğrusu. Hele çenesinin kırıldığını düşünmesine neden olan ağrı ile hiç.
"Hoca hanım affedin, bu hanımın yanında bir bebek vardı camiye girerken ama sonrasında tek başınaydı. Bizde bebeği buraya bırakmış olabileceğini düşünüyoruz. Öyle değil mi Nejima sultan?" Yıldız duyduğu sese dönmedi çünkü ona da çok kırgındı.
Hoca ise aksanlı duyduğu bu açıklama ile hiçte tatmin olmamış bir sesle. "Anladığımı söylersem yalan olur beyefendi, kadını neden dövüyorsunuz? Hem burada bebek falan yok!"
Aasraf muhafızların yüzlerini inceledi ve en son Nejima sultanın çenesi ile alnındaki kızarıklığa takıldı gözleri. En kötüsü ise muhtemelen dudağının kenarındaki kan lekesiydi. "Affedin sultanım, size kim dokunduysa onun cezasını bizzat vereceğim."
"Ben artık senin sultanın değilim Aasraf! Bırak beni lütfen. Ona götürme beni ne olur?! Ben sadece yeni bir hayat istiyorum, anlayın artık!"
"Anlıyorum sultanım ama size çok uzun zaman önce ne söylediğimi hatırlıyor musunuz? Benim sadakatim sadece efendim Sultan Mâlik'e aittir. Şimdi bizi daha fazla yormayın ve size dokunan kim söyleyin? Ve birde efendim, lütfen bebeğin nerede olduğunu da söyleyin. Çünkü adamlarım onu bulamamışlar." Yıldız rahatlayarak derin bir nefes çekti içine ama tam bu sırada, sınıfın içinden gelen ağlama sesi ile korkuları hızla yeniden döndü ve sıralarını beklemeden üzerine üşüştü.
Onun telaşını anlayan Aasraf sınıfa gireceği sırada, bayan hocanın telefondan polisi aradığını anlayınca, kadının elindeki telefonu alıp duvara vurarak parçaladı. "Sadece sınıfa bakıp gideceğim" diyerek daldı boş sınıfa. Kısa süre sonra, kucağında sallayarak susturmaya çalıştığı bebekle geri döndüğünde, Yıldız ağlayarak bebeğe hamle yapsa da kımıldayamadı kollarındaki çekiştirilme yüzünden. Bulmuşlardı işte kızını, şimdi nasıl kurtaracaktı bebeğini...?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...