Yazım yanlışları ufak tefekte olsa vardır. öpüyorum.
İyi okumlar
****
Yiğit ısrarla çalan telefonu açıp kulağına götürdüğünde en soğuk kanlı varlıktan bile donuktu duyguları, sesi. Heyecan kalbine yasaklanmış bir duyguydu ama karşısındaki adam konuştukça bir tabusu daha yıkıldı genç adamın. Gözlerinde sevinç hareleri ile Hasan babayı aradı ve verdiği adrese gizlice gelmelerini istedi.
Yaşlı adam neler olduğunu bilmiyordu ama gizemli bu gencin yok yere asla telaşlandırmayacağını bildiğinden elleri titreyerek kapadı telefonu. Mustafa'da babasının davranışlarından bir şeyler olduğunu anlamıştı ama korku daha ağır bastırıyordu kalbine. Yıldız'la ilgili kötü bir haber almak genç adam için ölüme eş değerdi. Aynı kandan olmasalar bile candı kız kardeşi kendisi için ve her haberle içi korkudan katran karası kesiliyordu."Baba ne oldu? Yoksa Yıldız?"
"Bilmiyorum oğlum ama Yiğit oğlum şu adrese acil gelmemizi istedi." Mustafa, babasının elindeki kâğıdı aldı ve adrese baktı. Gölbaşındaki bu adreste ne olduğunu bilmiyordu ama o da babası gibi emindi önemli bir konu olduğundan. Yoksa gerçekten Yiğit ortalığı velveleye verecek bir adam değildi. Esin'e haber verip hemen adrese geldi baba oğul.
Yiğit'i iki farklı bilgisayarın başında bulunca bir az şaşırdılar ama vardır bir sebebi diyip onlarda yaklaştı ekrana. Görüntü siyah beyaz sıradan bir havaalanı görüntüsüydü. Arada kaymalar oluyor görüntü karışıyordu ama başka ilgi çekici bir şey göremiyorlardı. "Yiğit ağabey bu ne?" Dayanamamıştı Mustafa daha fazla ve babasının da sabırsızlandığından emindi. Aylardır ellerinde somut bir şey olmadan beklemişlerdi ama şu iki dakikalık görüntüde sabırsızlıkları ayyuka çıkmıştı özlem ve hasretten.
"Ahmet anlat koçum." Dazlak kafalı son derece zayıf, sapsarı bir teni olan adam Yiğit'in kalktığı ekranların önüne oturdu ve renksiz görüntüyü renklendirerek başa sardı. "Şimdi görüntüleri unutun, önce size açıklamak istediğim başka bir konu var." Sağ tarafında oturan esmer, badem gözlü, yüzü kalp şeklinde olan yaklaşık on altı yaşındaki kızı kendine doğru çektiğinde Yiğit'te dâhil herkes pür dikkat bu ikiliyi izliyordu. "Bu benim kız kardeşim Ebru. Ebru'nun çok bilinmeyen bir hastalığı var, hipertimezi. Şimdi diyeceksiniz bana ne..."
"Estağfurullah oğlum. Allah acil şifalar versin." Hasan bey küçük kızın gözlerinde gördüğü hüzünle gözlerini yere indirdi. Baba yüreği bu küçük kızın bir hastalığı olduğunu duyduğunda dayanamamış, dile gelmişti.
"Teşekkür ederiz Hasan Bey ama geçebilecek bir rahatsızlık değil. Konumuza dönersek, bu hastalık kız kardeşimin gördüğü hiçbir şeyi unutmasına izin vermiyor. Tıpkı kayıt cihazı gibi her görüntü zihnine yerleşiyor ve tarihlerde dâhil asla unutmuyor. Ebru ile birlikte Mısır havaalanı görüntülerini izlerken birden bir şey fark etti. Bakın, bu sağdaki bilgisayarda olan altı ay önceki günlük bir görüntü. Soldaki ise Yıldız Ekinci'nin Mısır havalimanına inmesi gereken saatin görüntüsü." On iki çift göz dikkatlice iki görüntüyü de gözlemlediler. Şaşkınlıkları elle tutulur cinstendi.
"Ağabey bu görüntüler aynı." Mustafa önce sevinçle Yiğit'e, sonra babasına döndü. Babasının gözlerinde hem sevinç hem hayal kırıklığı vardı. Genç kız minik elini Hasan beyin yanağına uzattı ve düşen bir damlayı sildi. Ahmet çok şaşırmıştı kardeşinin bu tepkisine çünkü Ebru kimsenin kendisine dokunmasını sevmediği gibi kimseye de yaklaşmazdı. Bazen geçmişi ve şimdiki zamanı karıştırdığı için tek kelime konuşmayan kız ilk defa Ahmet dışında biri ile fiziksel temas da bulunmuştu. Bu durum genç adamı oldukça duygulandırdı çünkü kız kardeşi yakın bir zamanda tek başına kalacaktı bu kahpe dünyada ve insanlarla iletişime girmesini istiyordu. Bu işi de sırf Ebru'suna yuva sıcaklığı sözü veren Yiğit Karaca için kabul etmişti. Burukça gülümseyip görüntüyü yeniden hareket ettirdi ve aynı anda konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...