(8.Bölüm) Prangalı Güneş

24.6K 1.2K 131
                                    

İyi okumalar ;) 

  Medya=Maya Nasri  (Rouh) Çok güze bir şarkıdır.


                             ***

Aç gözlerini annem.

Aç ve gör karanlıkta kalmış, yürek sızını.

Simsiyah bir uykuya daldım, annem.

Kabuslarımı al, yerine firuze renkli düşler ver.

Bul beni yitip gitmiş benliğimde,

Ben daha fazla silinmeden bu çölde.

(Yıldız Bin Esved)

                           ***

Bir saat öncesi Güvercin Saray...

Kalilah, artık kullanılmayan dolabın içinden, odayı dinledi ve içeride kimse olmadığına kanaat getirince çıktı usulca. Odanın yeni hali gerçekten çok güzel olmuştu. Tarihi çok eskilere dayanan çiniler olduğu gibi bırakılmış, geri kalan mobilyalar bu konsepte uygun olarak dizayn edilmişti. Oğlu zevk sahibi bir gençti ve gurur duydu Kadın Kalilah. Bir kaç basamakla yükseltilen sayvanlı yatak, ipek gümüş rengi kalın perdeler ve saflığın simgesi bembeyaz tüllerle kapatılmıştı.

Başını sol tarafa çevirince, tuvalet masasının üzerindeki elmas gerdanlık dikkatini çekti. Küçük bir gülümseme dudaklarında belirdi. Bu gerdanlık yıllar önce Evfa ile olan düğünlerinde, annesinin ona evlenirken verdiği hediyeyi. Kimin gönderdiğini söylemeden onu ilk göz ağrısına vermesi için, Ezrak'a emanet etmişti dün. Mâlik karısına bu kolyeyi verdiğine göre sarayda dolaşan dedikodular doğru değildi. Zaten ne olursa olsun en derin hasreti, annesine bunu yapmazdı. Karısının bekâret kanıtı sadece ona getirilebilirdi, aksi Kalilah için büyük bir aşağılamaydı.

Oğlunun dili ile söylediklerini dün gibi hatırlıyordu genç kadın ama kalbinden söylediğine asla inanmamıştı. Gerdanlığı eline alıp okşayarak, koyu gül kırmızısı Josefin koltuğa oturdu. Bu elmas ve zümrüt taşlarla süslenen kalın gerdanlık Kalilah doğduğunda, babasının biricik eşine verdiği hediyeydi. Kalilah genç bir kız iken, annesinin uzun ve ince boynunu süsleyen bu gerdanlığa nasılda hayranlıkla izlediğini anımsadı.

O acılı günün ilk ışıklarında annesi gülümseyerek elleriyle kızını süslerken bu gerdanlığı da takmıştı boynuna. Kalilah ilk şaşırsa da "Benden daha çok sana yakıştı Kalim" dediğinde kabul etmişti. Babasının öldüğü, Evfa ve tüm sevdiklerinin elinden acımasızca alındığı o zamanların anısı ile tüm çocuklarına hediye ettiği turkuaz rengi gözleri doldu.

Acı anılarına, oğlunun kan yemini ettiği günün hatırası da sızdığında kalbi bir kez daha kırıldı güzel kadının. Dayanamıyordu hasrete, dayanamıyordu oğlu ile arasındaki bu tek taraflı savaşa. "Mâlik..." dedi fısıltı ile ve gözyaşları kolyenin üzerine damladı yıkamak istercesine o parlak taşları. Her ne kadar birileri içeri girecek diye tedirgin olsa da, odayı incelemeye devam etti. Merak ediyordu oğlunun yeni yaşamını, efsanevi aşkının yegâne merkezini. Acaba bir gün güzelliği şimdiden sarayın koridorlarında konuşulan gelinini görür müydü? Gerçi birkaç gündür duyduğu o kötü sözlerin dedikodu olmasını canı gönülden istediğini de itiraf ediyordu genç kadın. Umuyordu ki oğlu bu denli kötü bir şeyi yapmamış olsun.

Bir an duyduğunu sandığı sesle dikkat kesildi ama nereden geldiğini anlayamadığı için daha dikkatli dinlemeye çalıştı. Sonunda sesin yataktan geldiğini anlayınca korku ile dolaba yöneldi. Tam dolaptan içeri gireceği sırada, yürek yakan hıçkırıklar sardı dört bir yanını. Merakına yenilip yatağa doğru yaklaştı ve kalın perdeyi aralayınca onu gördü.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin