50.Bölüm

8.5K 627 138
                                    

Bu erken gelen ölüm Hande severlere... 

Ayrıca Medya'daki şarkımız Hande'den, Mustafa'ya geliyor. Birde geçmişte kalbinizi kırıp, yeniden düzeltebileceğini düşünen aptallara :/

İyi okumalar...

seviliyorsunuz... 



                                         ***

'Geçmişimle lekeledim geleceğimin mutluğunu belki de.

Ama ya lekeli geçmişimse asıl geleceğim.

Peki kalbimden taşıp beni kedere boğan aşkı ne yapayım?'

***

Mustafa ortalıkta üzerinde gelinlikle koşuşturan Nisa'ya bakıp kahkahalar attı. Kavas'ın, annesine verdiği kolyeyi saçlarına takmak için çok ciddi bir mücadele veriyordu küçük cadı. Aynı mücadelenin anne tarafı ise artık sinirden ağlamak üzereydi ve olaya müdahale etmesi gerektiğini anlaması sadece beş dakikasını almıştı.

"Esin rahat bırak kızı, niye koşturuyorsun anlamıyorum ki? Nasıl olsa düğüne kadar sıkılacak."

"Ya ağabey kurban olayım arka çıkma şu cadıya!" Esin çileden çıkmanın eşiğindeydi artık. Yarın düğünü vardı ama sevdiği iki can yoldaşı da yanında değildi. Bir de Nisa'nın küçük kaprislerine dayanamıyordu artık. Sonunda bu bahaneye sarılarak içini çeke çeke ağladı. İlk evliliğinde de yoktu sevdikleri, bunda da olmayacaklardı belli ki.

Yıldız'ın gelemeyeceğini bildiği için söylememişti çünkü son konuştuklarında arkadaşının hasta olduğunu öğrenmişti. Kavas da haber vererek gelemeyeceğini bildiği halde kızı üzmesinin doğru olmadığını söyleyince haklı olduğunu anlayıp sessiz kalmıştı. Yine de üzgündü Esin çünkü yanında olup o çok sevdiği tavuk soteyi bile yapamamıştı arkadaşına. Yıldız'ının tuhaf huyları vardı bunun gibi. Hasta olduğunda çorba içmekten nefret ederdi ama tavuk soteye hayır diyemezdi. Misafirliğe gittiği yerlerden çıkarken, 'hoşça kal yerine, güle güle' derdi. 'Eline sağlık yerine, ellerini yerim' derdi. Hapşırana 'çok yaşa değil, geberme emiii!' diye uzata uzata bağırırdı. Anlıyordu onun gelememe sebebini ama yinede eksik hissediyordu işte.

Hande ise olanlar yüzünden gelemeyeceğini söylemişti. İyi de ona ne engel vardı ki? Tamam Hande, Mustafa ağabeyine aşıktı, aralarında geçenleri de telefonda öğrenmişti ve Esin hala ağabeyine tavırlıydı olanlar yüzünden ama kendi suçu neydi? Neden yalnız kalmak zorundaydı en mutlu gününde.

"Esin çocuk gibisin kızım. Ya tamam ağlama ben alırım şimdi kolyeyi, bak çocuğu da üzüyorsun."

"Ben ona ağlamıyorum! İki can yongamda yanımda değil, neden? İkisi de çok uzakta. Birisi kocası yüzünden gelemiyor, diğeri seninle olan kırgınlığı yüzünden tövbeli Türkiye'ye dönmeye. Peki benim suçum ne?"

Mustafa kaçak kızıl hakkında duydukları ile yine sıktı yumruklarını. Aylardır onun nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyordu ama ne Hande, nede Esin cevap vermiyordu bu sorusuna. Hatta Yiğit ağabeyinden bile yardım istemiş ama o bile öğrendiklerinden sonra ona bu konuda yardım etmeyi reddetmişti. Sahi ne öğrenmişti acaba Yiğit ağabeyi? O gece olanları örendiyse utancından ölebilirdi Mustafa, çünkü o gece ne zaman aklına gelse kalbi sızlıyordu sözlerine, veremediği cevaplara. Oysa kaçak kızıl şimdi sorsa bülbül misali şakırdı genç adam.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin