Arkadaşlar size güzel bir sürpriz yapayım istedim. Düzenlemesini yapamadım ama akşama muhakak bakacağım.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
ÖZEL İSTEKTİR YORUUUUMMMM İSTİYOOOMMM İyi okumalar =))
&
Küçük çocuk nefes nefese koşuyordu peşindeki öfkeli kalabalığı atlatabilmek için. Alnından akan boncuk terler önce lacivert gözlerine selam verip, ardından gözyaşlarına karışıyordu. Üstelik kolundaki kesiğin acısı artık dayanılmaz olmaya başlamıştı.
Boynuna astığı çaput çantanın içindeki yiyecekleri kimseye kaptırmaya niyeti olmadığı için yarasına bile aldırmadan koşmaya devam etti çocuk.
Köşeyi döndüğünde, karşıdan da gelen öfkeli kalabalıkla derince yutkundu ve ardını dönüp oradan gelen var mı diye bakındı. Bir yol bulmalıydı yoksa bu cani ve öfkeli kalabalık paramparça edecekti yorgun ve aç bedenini.
Ara sokaklardan birinin içine daldığında boynundaki çantayı küçük taş öbeğinin altına sakladı. Başındaki kirli kefiyeyi alıp çocuk elleri ile yarasını sarmaya çalıştı ama kolu acımaya başladığında bağırdı.
Sokağın biraz daha iç kısımlarına birikmiş çöplerin içine sakladı yorgun bedenin ve ağlayarak dua etmeye başladı. Çünkü bu kez gerçekten ölüm burnun dibindeydi. O sadece hayatta kalmaya çalışan binlerce aç çocuktan biriydi. Üstelik bir de kardeşi vardı ve çok hastaydı. Kalabalığın sesini duyduğunda yerinde daha da sindi minik beden.
"O piç kurusunu bu gün bulduk bulduk, bulmazsak daha çok hırsızlık yapacak!"
"Evet, onu bulup ellerini keselim!"
"Hayır ayaklarını keselim, baksana tazı gibi it!"
Kulağına çalınan her cümlede yutkunuyordu korkudan. Buradan kurtulduktan sonra annesinin sinesine sığınmak istiyordu. Tövbe etmeye ne dili, ne de dudakları varıyordu çünkü biliyordu ki başka çaresi yoktu. Yani kolu da gitse, bacağı da gitse yapacaktı yinede.
Çünkü kimse onlara aş, ekmek vermek şöyle dursun, annesinin hakkı olan parayı bile vermiyordu.
İki gün önce annesi yıkadığı çamaşırları götürdüğü evden ağlayarak ve dudağında kanla geri döndüğünde, anlamıştı esmer güzeli çocuk insanların kesinlikle acıması olmadığını. Annesine ne olduğunu sorduğunda, ağlayan annesi yüzünü silmiş tebessümle bakmıştı oğlunun yüzüne.
"Çamaşırları iyi yıkayamamışım paramı vermediler."
"Dudağına ne oldu anne"
"Düştüm oğlum, kardeşin nasıl oldu?"
"Anne, hani birbirimize yalan konuşmayacaktık."
" Evin kadınları paramı vermemek için yalanlar söylediler. İtiraz edince de iffetsiz olduğumu söyleyip dövdüler. Canım hiç acımadı ama benim aslan oğlum, hadi gel kardeşine bakalım."
Bakmışlardı kardeşine ama değişen hiçbir şey yoktu. Ateş esir aldığı küçük bedeni kavuruyordu. Annesine tek kelime etmeden dışarı çıktı ve sırf çamaşırların parasını vermemek için annesini iffetsizlikle suçlayan eve gitti.
Kapının önünde oynayan çocuklardan o evde oturduğunu öğrendiği çocuğu kolundan yakalayıp hırsını alıncaya kadar dövdü. Gözü o denli dönmüştü ki yerde yatan çocuğa baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...