67. Bölüm

6.9K 668 175
                                    

İYİ OKUMALAR...

***

Ahh kalbim ahh!

Sen ne deli, ne ahmaksın ki bir vicdansızın kalbine bağladın ömrünü.

O kalp ki bir başka kalbin esaretini kabullenmiş,

Yüz çevirmiş sana.

Yine de dileniyorsun aşk aşk diye atarak eski yerini hâlâ...

(Mâlik Bin Esved)

***

Öfkeyle kalktı yataktan genç kadın, yanında yatan ruh eşinden sıyrılarak. Kızı için giriştiği bu savaşı, bir iki güzel söz ve öpücükle kazanacağını sanan adama baktı tiksintiyle. "Defol!!! Senin işin yok burada sultan Mâlik! Defol çok sevgili karının yanına. Ben, sen de dahil kimsenin kapatması olacak kadar düşmedim anladın mı?!"

"Öyle mi?! O halde benim karımken, Vahid'in koynuna girecek kadar da düşmemişsindir! Hem de sırf benden, aşktan kaçmak için. Lakin senin yerin ölünceye kadar benim döşeğim kadın, sonrasında ise ancak toprak olur yeni yurdun!" Mâlik'in öfkesi bir kez daha alazlanıp yağarken karısının yüzüne, sonrasında pişman olacağı kelamlar yaktı ikisinin de aşkını, geri dönüş yollarını küle çevirirken.

Genç kadın, kolundaki çekiştirilmeden kurtulur kurtulmaz kapıya yöneldi ama adamın uzun adımları çoktan kesmişti önünü. Duvar ve onun bedeni arasında sıkıştığı sıra, aklında dönüp duran tek soru vardı cevapsız "Dilimdeki gerçekleri desem durmaz mı?" yine de yediremiyordu gururuna, bu yaftayı ona yakıştıran kimseye açıklama yapmayı. Çok değil, on dört ay önce hiç sorgulamadan, bir iki görüntüyle hapis etmişti gönül kıblesini o lanetli yere. Hak etmiyordu gerçekleri hiçbir Esved gibi Mâlik'de. Madem o zaman kimse dinleme gereği görmeden mahkûm etmişlerdi kendisini, susacaktı gerçekler ta ki o pişmanlığını dile getiresiye ve özgürlüğünü geri veresiye kadar.

Mâlik'in içindeki yangının adını aslında çok iyi biliyordu. Yangın kıskançlık, yangın aldatılmışlık ve yangın hasretin en koyusuydu, emindi genç kadın. Sırf daha çok kavrulsun kıskançlığından diye bile susamayı tercih edecek kadar öfkeliydi ona. Duvarla onun arasında sıkışan bedeni gibi benliği de çıkar yol bulamıyor, tiksiniyordu onun zorla, kendisine sahip olması ihtimalinden.

Çünkü o eller Maya denen kadının bedeninde dolanmıştı ve kirliydi o okyanus gözlünün teni. Tüm gücü ile defalarca kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığı bedeni bir kez daha çıplak göğsünden ittirdi lakin bir milim bile kımıldatamadı yerinden. Saçlarında hissettiği dokunuşlar, beline sarılan kol daha çok artırdı telaşını ama çok güçlüydü Mâlik, kurtulmasına izin vermiyordu.

Kendi güçsüzlüğü ise kızına duyduğu özlem ve korkuları ile birleşince gözlerinden damlalar halinde süzüldü yanaklarından. Emindi onu durdurmazsa, istememesine rağmen alacaktı bedenini ve ruhunu yanması için Cehenneme atacaktı bir kez daha. Ağrımaya başlayan alnını, onun sert ve hafif tüylerle bezeli göğsüne yasladığında, fısıltıdan bir ton yüksek çıkan sesi ile "Dur, yalvarırım dur çünkü senden tiksiniyorum, nefret ediyorum kendimden. O kadının teninde can bulan ruhunda artık ben olmam Mâlik. Beni öldür istersen ama alma yeniden" diye yalvardı.

Mâlik göğsüne çarpan ılık nefesin, ruhundaki ateşi harlandırdığını anladığında, aylardır ilk defa yaşadığını hisseti. Çevresinde onun varlığını hissetmesi bile tüm duygularını karmakarışık etmeye yeterken, nasıl alacaktı ayların acısını. "O kadında tek bir kez bile can bulmadım Nejima..." Niye böyle bir itiraf yapmıştı ki? Kendisi için bilmezlikten gelmesi en iyisiydi galiba.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin