***
Kızları ile konuşmak için onları bıraktığı odaya giderken hâlâ huzursuzdu Yıldız, çünkü İnci'si uzağındaydı. Umut'u kucağına alıp yatağın üzerinde oturan diğer çocuklarına baktı ve "Sizin bir kardeşiniz daha var, ama babanız onu götürmüş. Şimdi getiriyor ve onunla tanışmanızı çok istiyorum."
"Çiftlikteki bebek kadar küçük mü Anne?" diyen Sahir'e baktı Yıldız.
Samira ise "Yeni kızın için mi terk ettin beni anne? Anne bir daha gitme ne olur, hem artık hiç ağrım olmuyor. Kimseye ihtiyaç duymadan koşabiliyorum bile, geceleri bağırmıyorum da. Hem sen istersen yüzümü de düzeltirler ama bir daha bırakma beni" dediğinde Yıldız şaşkındı. Güzel kızının yüzünü avuçlarına aldı ve gözlerini sildikten sonra yarasının olduğu yere dudaklarını bastırdı ona gerçeğin ne olduğunu anlatmak isteyerek.
"Hayır Samira'm, ben asla seni terk etmedim, edemem de bebeğim. Sen ve Sahir benim ilk göz ağrım, yüreğimdeki tatlı sancımsınız. Sadece Sahir'i kurtarabilmek için gitmek zorunda kaldım güzel kızım. Yoksa seni asla bırakmazdım biliyorsun ve bir daha asla böyle şeyler düşünme tamam mı meleğim."
"Tamam ama sende hiç gitme yanımızdan." Yıldız kızının siyah gözlerinde görüyordu hâlâ güvensizliğin kıvılcımlarını, bu yüzden başka bir soru sordu kızlara.
"Yanıma geldiğinizde neden Meharib'den bahsetmediniz bana?"
"Çünkü babam, sana Meharib'den bahsetmememizi söyledi. Çok yakında sana güzel bir sürprizle açıklayacaktı, değil mi abla?" Samira ise gerçeğin ne olduğunu, yani babasının Umut'u annelerinden bilerek sakladığını şimdi anlıyordu ama Sahir'i üzmemek için sessizce başı ile onayladı. Annesi ile babası arasında bitmeyen bu savaşın sebebi neydi bilmiyordu artık Samira ama onun küçük kalbi babasını da istiyordu yanında, annesinden vazgeçmemek istediği gibi.
"Samira, çiftlikteki bebek hep orada mıydı, yoksa sonradan mı geldi?"
"Birkaç gün önce geldi anne. Çok güzel bir bebekti."
Odanın içinde koşarak annesinin kucağına tırmanan Umut "İşte bu bebek, bu bebek. Çiftlikteki bebek, bak Sahir. Hep ağlıyodu, ona susmasını söyledim ama susmadı. Bende ağzını kapatmıştım sussun diye ama Nemir bana kızdı!" diyen oğluna korku ile baktı ve sonra gülümseyerek kıvırcık saçlarına güzel bir öpücük kondurdu.
Samira ise öfkeden delirmiş gibiydi ve avazı çıktığı kadar "Nemir sana kızamaz! Neden bize söylemedin?! Ona haddini bildirirdim!" diye bağırıyordu. Samira'yı da kollarına çekti ve sımsıkı sardı genç kadın. Bu kız küçüktü ama ailesi, kardeşleri için her şeyle savaşacak kadar gözü karaydı. Sonra oğlunu yatağa yanına oturttu ve küçük çocuğun elindeki, kızının Yiğit ağabeyinin kucağında güldüğü resmine baktı. Bu çerçevede diğer tüm çerçeveler gibi çiçek işlemeli gümüştü ve Yiğit özel olarak yirmi adet yaptırmıştı bu çerçevelerden, hepsi İnci için olan.
"Bak Umut bu sizin en küçük kardeşiniz İnci. O daha çok küçük ve çok sık ağlıyor, onu öperek susturabilirsin, onunla konuşabilirsin ama ağzını kapatırsan daha da üzülür ve daha çok ağlar. Bir daha ağzını kapatmak yerine onunla konuşmayı dene olur mu bebeğim." Demek küçük İnci'si ablaları ve ağabeyi ile tanışmıştı.
"Tamam ama o bazen çok kötükokuyo! O zamanlar onu öpmesem olur mu!" dediğinde üç küçük kadın kıkırdadı,Meharib'in neden bahsettiğini anladıkları için.
:D))))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...