Medya= Amr Mostafa (Ghaltet Omry)
Bu hafta ki bölümü biraz erken atayım dedim. Yine uzun bir bölümle buradayım. Umarım sıkılmıyorsunuzdur. Gerçi bölümün uzun olmasından hoşnut olan dostlarım seviniyor ve sevinçlerini bildiriyorlar. Onlar kendilerini bilir ben de onları çok seviyorum. Ay oruç bu gün de çeneme vurdu iyi mi?
Birde gecikmiş bir teşekkürüm var. @_villian_Cesur adamın cesur yazarı, kapak için çok teşekkür ederim. Sen teşekkürü çok sevmiyorsun anladım ama yinede söylemeden edemedim. =D
Hayalet okurlarım sizi sizi. E bir ara sizleri de aktif olmaya davet edebilir miyim? Sevindirin bu garibi ya =(
*******
Neyse çok konuştum Herkese iyi okumalar...
Hırsların aşkı olur mu?
Ya bir gözyaşı aşk için dökülürken âşık olabilir mi?
Ben hırslarım olmadan, gözyaşımla bile âşık oldum sana aşkın sultanı.
Ya sen oyunlarını bırakıp, sadece aşkınla.
Çırılçıplak duygularınla teslim olur musun bana?
(Yıldız Bin Esved)
************
Mâlik öğle güneşinin huzurlu aydınlığı gözlerine değdiğinde içinde ki huzursuzlukla uyandı tatlı rüyalarından. Karısı hayatına girdiğinden beri hiç kabus görmemişti doğrusu, hiç öldürdüğü insanların suretleri de gelmiyordu artık aklına. Garip bir şekilde fark etti ki eskiden bir vicdanı vardı, bazen öldürdüğü insanlar için üzüldüğünü bile karısı hayatına girdikten sonra fark etmeye başlamıştı genç adam. Doğrusu farkına vardığı bu durum bir parça tedirgin olmasına sebep olmuştu.
Derin bir soluğun ardından yatağın boş tarafına çevirdi okyanus gözlerini. Aradığı sıcaklık yoktu. İçinde ki his daralmasına neden oluyordu, karısı hep yanında olmalıydı. Banyoya baktı ama altın saçlı perisi orada da değildi. Telaşı gittikçe artıyor bu da öfkelenmesine neden oluyordu. Kadının ev de olmadığını anladığı vakit içine tarifsiz bir korku yerleşmeye başlamıştı. Can sıkıntısı ile kumsala indi, gece gittiğin de dönmemiş olabileceğini düşünerek. Yürür adımları her saniye hızlanarak koşar adımlarla yer değiştiriyordu.
Bir taraftan da Aasraf'ı arıyordu ama telefonu cevap vermediği gibi dışarı da çıkmıyordu adam. Ölümle burun buruna olsa bile Aasraf, Mâlik'i yanıtsız bırakmazdı. Bu işte bir iş vardı ve bunu bilememenin korkusu bedenini ele geçiriyordu.
Kumların üzerinde gördüğü karaltı canının darlığını daha da artıracak gibiydi. 'Aptal, neden gece yanından ayrılmasına izin verdin sanki!' diye içinden bin bir türlü küfrü kendine saydırırken ilerlemeye devam etti genç adam. Kalbi ise dertli bir ağıda çoktan başlamış, ada da olmadığını hissettiği eşi için 'bul onu' diye çırpındıkça çırpınıyordu.
Mâlik, kız kardeşlerini daha küçükken gizlice izlerdi. Aralarında çıkan kavgayı bile özlem ve kıskançlıkla seyreder onlardan biri olmadığını hissettiğinde ise hırsla ardını döner çeker giderdi. Lanazir daha sakin ve gülümsemeyi seven bir çocuktu. Güneş gibi etrafını ısıtan bir yapısı vardı. Onu hep Ezrak'a benzetirdi Mâlik. Ama bu kara cadı küçükken bile öfkesini, kinini insanlara kusmaktan geri durmazdı. Kibiri ise Kaf dağından daha da büyüktü. Kabul etmek istemese de Ezrak doğruyu söylemişti. Bu kız tıpkı kendisi gibiydi. Öfkesi büyük, hatta bazen acımasız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Kelepçe ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)
RomanceAnkara'nın kalabalığında başlayıp, Arap diyarının ıssız çöllerine mahkûm, deli bir sevda. İki kor yürek ve büyük bir acı. Dili ile değil ahireti ile seven bir adam, tutsaklığın da aşkı bulan güzel, mahzun bir peri. Kandırılarak, hükmü-aşka mahkum e...