(3.Bölüm) Kan Yemini

28.5K 1.5K 217
                                    

Merhaba ne haber dostlar :) Up uzun bir bölümle yine buradayım. İyi okumalar,   yorum ve oy vermeyi unutmayın ;)

Medya=Redouane Berhil (Awah)

                                     ***

Kum kelepçeler sarıldı bileklerime.

 O an mutluluğu demir bir kanadın ucundan saldım gökyüzüne.

 "Kaç dedim, kaç kurtar beni!"

Ayaklarım gitmediğinde cehennem muhafızına.

 Sürüklendim deli bir kum fırtınasının aymaz acımasızlığına.

 Yetmedi beslenmek korkularımdan aşkın sultanına.

 Dileği ecelim olmakmış, aşk diye çıkan yalancı naraların da...

                                (Yıldız Ekinci)                                        

                                     ***

Kalbindeki heyecanı bastıramıyordu genç adam. Mutluydu ve şarkı söylemek geliyordu içinden, hem de bağıra çağıra, kimselere aldırmadan. Ne var ki bu şevkini kıran iki gün önce şarkı söylediğinde kardeşi Ezrak'ın, ellerini önünde birleştirip diz çökerek yalvarmaya başlamasıydı. "Ağabey yalvarırım sus yoksa ülkedeki bütün emzikli çocuklar açlıktan ölecekler."

"Niye?" derken o keskin zekâsına hakaret ediyordu genç adam. Tek suçlu kesinlikle biricik eşiydi!

"Çünkü senin şarkı söylediğini duyan kadınlar sütten kesilecekler" Yinede içinden mırıldanmadan duramıyordu çünkü bu gün Nejima'sı geliyordu, bu gün gelini geliyordu. Her ne kadar bilmese de, önce Mâlik'in topraklarına, sonra kalbine ve ardından da yatağına girecekti. Daha üç hafta önce hayal kırıklığı ve ayrılığın acısı olan yüzünde bu kez en can alıcı gülümsemesi vardı. Turkuaz gözleri ışıl ışıl bir umutla doluydu genç adamın.

Ondan ayrıldığı gece kalp krizi geçirdiğini sanmıştı Mâlik. Ne var ki Nejima'sından uzaklaştığı her saniyede sızı daha da artmıştı. Yine de anlamıyordu bu sızının nedenini, belki de kendi gerçeğinden kaçıyordu kim bilir?

Oysa eskiden "Hiçbir kadın ne kadar güzel olursa olsun beni tuzağına düşüremez" derdi. Şimdi ise "Eğer biriyle evleneceksem, bu neden Nejima olmasın diye kendini inandırıyordu. Âşık olabileceği ihtimali ise asla aklına gelmiyor, aksine tutkunun oyunu sanıyordu tüm hislerini.

Genç adam, sağ kolu ve kardeşinden bile önce en güvendiği adamı Aasraf'a döndü. Otoriter sesinde ki sevinci saklama gereği duymadan "En ufak bir aksilik istemiyorum Aasraf, ona göre. Hava alanından ayrıldıktan sonra hiç kimse ondan haber almamalı." Kızın gözlerini hatırladığında merak ve heyecanla "Nerede şimdi?" dedi.

"Peşinde ki adamım ile en son yarım saat önce konuştum efendim, uçağa binmişler. Adamın söylediğine göre her şey yolunda."

"Hiçbir şekilde ona zarar gelmeyecek, yoksa işinden değil canından olursun dostum, anladın mı beni?" Az önceki mutlu ve meraklı sesinin yerini tehditkâr bakışları ve duruşu almıştı. Kadın, Mâlik bir Esved için kıymetliydi, hatta kıymetini henüz kendisi bile fark edemiyordu.

Aasraf'ın lacivert gözlerinde, uyarısını anladığını bildiren o bakışı gördüğünde sultan Malik'i derin bir tatmin duygusu sardı. Çünkü ona göre korku ile işini yapan insan daha dikkatli olurdu. Ve onunla çalışmak oldukça dikkat isteyen bir durumdu. Zira koca bir ülkeyi yönetiyordu genç adam ve Türklerin de dediği gibi 'Kelle koltukta dolaşıyorsa' onunla çalışanlarda öyle davranmalıydı. Yani uzun lafın kısası ona göre korku iyi idi.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin