29. Bölüm Aasraf'ın Ölümü

12.8K 772 144
                                    

Medyadaki şarkıyı mutlaka dinleyin derim çok güzel gerçekten. Hepinize iyi okumalar...

***********

"Zafir Damre bin Sahretta'yı en sadık adamına sor. Benim efendimi benden bile iyi tanıyan biri varsa oda Aasraf Bin Arram'dır." Mâlik duyduğu itirafla gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Kılıcını kınından çıkarıp tek dostuna doğrulttu hiç zaman kaybetmeden. "Neden kardeşim! Neden zamanın varken gerçekleri gizledin?! Her şeyi öğrendiğimde seni yaşatmayacağımı bilmiyor muydun...?!"

"Size anlatmak için doğru zamanı bekledim efendim affe..."

"Yeteeer! Sen Arram, sen artık geç kaldın doğrulara. Bundan sonra sana layık olan acılı bir ölümdür ama yalan da olsa dostluğumuz adına ölümün en hızlı şekilde olacak!" Bir hışımla kalkan kılıcın yalmanı kızıl kana boyandığında, ortalığı inleten son nefesin içindeki acı haykırıştı. Aasraf'ın aklındaki son görüntü ise kalbini sessizce çalan kadının gülümsemesiydi.

Mâlik biliyordu öfkesi ve korkusu dindiğinde pişmanlık duyacağını. Şimdilik gözlerinin tek gördüğü hayatın çekildiği gözler ve soğuyan bedende canlıymış gibi duran kanlı dudaklardı. Bembeyaz karoları boyayan kan ise geri planda kalan önemsiz bir ayrıntı gibiydi. Yüzüne ve bedenine sıçrayan kanla Azrail'den farkız gözüken adam, aklına gelen soruların cevabını korku ile kendisine bakan diğer muhafızların gözlerinde aradı. Güzel sultanına nasıl açıklayacaktı ölüm giyinmiş ellerin yaptığını? Ne diyecek, nasıl anlatacaktı bu taze kanın hesabını? Buz gibi olan bedeni ile birlikte binlerce plan dönüyordu sanrılı aklında.

Kimse cezasız kalmazdı onun nazarında ve kestiği ceza en uygunuydu. Yinede yaptığı iyilik karşında hiçbir bedel ödemeyen Mâlik kılıcının açtığı yarığa zevkle baktı ve öldüğünden emin oldu. Efendilerinin yüzlerine bakmaya çekinen muhafızlar gelecek emri dinlediler sessizlik içinde ve dua ettiler kendi sonlarının da böyle olmaması için. "İhanetin sonu sadece ölümdür! Kim olduğunu asla umursamam anlaşıldı mı?! Bu iki pisliğin bir mezarı bile olmayacak, götürün ve çölün ateşinde kavrulması için atın! Bu güne kadar kime hizmet ettiği belli olmayan bu yaratıklar bundan sonra çöl akreplerine ve çıyanlara ziyafet olsun! Benim adamım olduğunu bildiren her ne varsa alın üzerinden, kılıcı da dâhil. Ve burada yaşanan hiçbir şey asla dışarı çıkmayacak! As'lar heyetinden soru soran olursa susacak, konuşmayacaksınız! Sorgulayan hangi üye ise hemen bana bildireceksiniz!"

Muhafızlar yüklendikleri cesedi ve mahkûmu sarıp sarmadılar. Karanlık tüm günahları sakladığı gibi, geceyi giyinmiş muhafızları da bastı bağrına ve gizledi onları da ayan olmaktan. Sarayın gizli yollarından çıkıp, çölün gece güzelliğine daldıklarında muhafızların aklındaki tek şey; hepsine bir zamanlar iyiliği dokunan bu adamın hak etmediği sondu. Yıldızların utanmadan, saklanmadan kendilerini sunduğu berrak temizliğine, ölümün adını sunarcasına attılar yüklerini sessizliğe yemin ederlerken. Hepsi biliyordu ki bu olanlar duyulursa kendi sonları da aynı olacaktı...

Mâlik ise ayaklarına kadar gelen kanda kendi yansımasını gördüğünde hiçbir duygu barındırmadan banyoya ilerledi ve üzerinde ki kandan arındı ama hiç bir sesi duymuyor, hiçbir yüzü görmüyordu gözleri. Susmuştu dili ve yerle bir olan güvenini tazelemek için ne yapması gerektiğini düşünüyordu dostum dediği adamın dairesinde. Aasraf'ın yalan olduğunu düşündüğü ihanetinin gerçek çıkması, canını çok yakmıştı ve bu acıyla pişmanlık duyacağı bir karar vermişti. Birçok şey için geç kalınmıştı artık ama hepsinin intikamını alacaktı Zafir Damre denilen alçaktan. Öncelikle iyi bir araştırma için görevlendirdiği adamlarını beklemeli ve plan yapmalıydı. Bu düşünceler içinde acı bir farkındalığa vardı zihni.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin