46. Bölüm

9.5K 631 134
                                    

İyi okumalar =)))

                                                                           ***

Ben seni ölümden bile kıskanırken, sen sakın beni hayatın acımazsızlına terk etme ya habibi?

                                                                           ***

Mâlik aradığı sorularına kesin cevaplar almadan gitmemeye kararlıydı. Babası Farkh Aldin ise kendisine yöneltilen soru ile dumura uğramış ama cevap vermemeye kararlıydı. Bu iki fırtınanın birbirine karışmasına sadece tek bir söz yeterli gibi duruyordu ve odanın içinde ki muhafızlar bile tedirgince birbirlerine bakıyorlardı. İlk hamle yapan savaşın galibi olacak gibiydi lakin olacakları bilinmeyenlerle örtülmüş, bu da gerginliği artırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Sana bir soru sordum baba. Zafir Damre Bin Sahretta kim ve Sahrettalarla ilişkisi ne?" Onun tedirgin bakışlarından anlamıştı Mâlik tüm sırların kilit noktanın babası olduğunu.

"Bi...bilmiyorum." Genç adam öfkeden delirmek üzereydi çünkü babası yalan söylüyordu. Bu da başka hangi gerçeklerin yalan olduğu kuşkusunu düşürüyordu aklına. Damre gerçekten haksızlığa uğramış biri olabilir miydi? Makamı elinden sinsice çalınan, bu yüzden intikam ateşiyle kavrulan bu arsız hırsız, haklı olabilir miydi gerçekten?

Eğer öyleyse Mâlik için güzel bir çıkış planı hazır demekti. Karısını ve çocuklarını bu kurallar ve yalanlar silsilesinin içinden çekip alabilir sakin bir hayat imkanı sağlayabilirdi onlar için. Ne gerekiyorsa yapacak o adamla yüz yüze konuşacaktı. Lakin öncelikle bilmesi gerekenlerin bir kısmını babasından duymayı hak ettiğini düşünüyordu ama yaşlı adam inatla reddediyordu gerçekleri.

"Bak baba, son olan olaylardan sonra tahammül sınırlarımı çok daraldı. Bana gerçekleri anlat ve o adamın ölümü elimden olurken, vicdan muhasebesine girmek zorunda kalmayayım."

"Kalma! Çünkü o adam senin merhametini hak etmeyen biri. Zalimliği dillere destan bir adamdı ve o benim kardeşimdi. Babamla aramda ki en büyük engeldi çünkü kıskaçlığı onun en büyük belasıydı. Sana diyeceklerim bundan ibaret. Eğer bir gün onunla karşılaşırsan konuşmasına dahi izin vermeden kes nefesini."

"Sultan Mâlik'in soy kayıtlarında adın hiçbir şekilde geçmiyor baba. Nasıl olurda senin kardeşin olur o adam?"

"Geçmişin içine çok gömülme oğlum, yoksa bataklık kumlarda boğulursun. O adam felaketin adı, azabın canıdır. Başka hiçbir soruna cevap veremem. Karının ölümüne üzüldüm ve sen yokken oğlunu himaye etmesi gereken kişinin ben olduğuma karar verdim. Şu durumda Meharib'le ilgilenemezsin ve Kedma o çocuğa aşk derecesinde bağlı. Seni nasıl bir özveriyle büyüttüğünü biliyorsun. Oğlunu da aynı şefkat ve aşkla büyütecek emin ol."

Mâlik bir anda değişen konu ile anladı ki babası artık öldürse bile konuşmayacaktı. Diğer canını sıkan bir konuyu bilerek önüne attığından da emindi. Demek oğlunu almakla tehdit ediliyordu. Peki öyleyse dişe dişti genç adam için. "O benim oğlum ve olması gereken yerde kalacak. Yani benim yanımda baba. Anneme çok şey borçluyum ama bu borcun bedeli asla Meharib olamaz. Oğlum, annem Kalilah'ın yanında ve benim yakınımda oldukça mutluluğu artacak. Üstelik bu saçmalığı biran önce durdur yoksa aramızda olan bağ, onarılmayacak bir darbe alacak ve ben senin oğlun dışında her şeyin olacağım."

"Tehditlere hiç aldırmadım oğlum bilirsin ve yine öyle olacak. O çocuğun benimle ve Kedma ile büyümesine karar verdim ve kimse beni durduramaz biliyorsun." Farkh Aldin açıkçası oğlundan bir tepki bekliyordu elbette ama bu kadar keskin bir öfke ve bağların koparılması tehdidini beklemiyordu asla.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin