k ... [41]

2.9K 179 16
                                        

[41.Bölüm)

"Hayat,iki dipsiz karanlık ortasında bir kibrit alevidir."

İsmail Habip Sevük

  Annem erkenden uyandırdı.Beraber kahvaltı hazırladık.Biz sofrayı kurunca babam misafirleri uyandırmak için onların kaldığı küçük odaya gitti. Çok sürmeden gelmişti."Uyanmışlardı.Haber verdim geliyorlar." dedi. 

 Işıl'ı  benim odama gönderdim. Gülme sesleri kulağıma ulaştığında yüzümde tebessüm oluştu.Tuna ile oynuyordu.ikisinin sesi de kısa sürede kesildi.Tuna ile döndü.

"Abla Yavuz uyanmıyor. Tuniş ve bana da kızdı."

Bak işte buna şaşırmıştım.Tunahan sesli bir öpücük kondurdu Işıl'ın yanağına.

"Huysuz işte ne yapacaksın ? Sen de görmüş oldun o kötü kalpli ayının gerçek yüzünü!"

Işıl omzunu silkti." Uyumayı çok seviyor sanırım."dedi.Burnunu kırıştırmıştı bunu derken.

"Abin kalkmıyor mu gerçekten ?"

Masadaki yemeklerden gözünü çekti. "Bana sorma onu,git bak."

"Ne münasebet ! Abini uyandır da ayıp olmasın ."

Diğer misafirlerin aramıza katılmasıyla sessiz kaldık.Babam da bu yüzden mutfaktan çıkıp odaya geldi.

Tuna sesini kısık tutmaya çalışarak "Ben uyandıramadım.Kahvaltı etmek de istemiyormuş .Aslına bakarsan gece uyumadı.Biraz konuştuk.Ben yattıktan sonra uyuyamamış."

Ben ne konuşmuş olabileceklerini düşünürken o Işıl'ı kucağından indirip gitti.Tuvalet dolu olduğu için banyomuza geçti.

Elini yüzünü yıkayanlar masaya oturdu .Babam Yavuz'u sorduğunda Tuna gözlerime baktı.Gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalıştı. Yavuz'un uykusunu ağır olduğunu biliyordum ama bugün aynı zamanda uykusuzdu.Uyanması daha doğrusu uyandırılması daha zordu.

Işıl'ı gönderemezdim. Yavuz'a küstüğü için kahvaltı etmek istemiyordu ve annem ona zorla yemek yedirmeye çalışıyordu. Onu es geçtim.Derin bir nefes aldım.Küçük adımlarla kendi odama doğru yol aldım.

Kapının kolunu yavaşça aşağı indirdim.Açtığım küçük aralıktan içeri süzüldüm.Yüz üstü uzanmıştı.Kapıyı aralı bıraktım.

"Yavuz,uyanman lazım.Kahvaltıya bekliyorlar." dedim. Uzakta kalmış ve seslenmiştim.Ses çıkarmadı. Bir adım daha attım."Yavuz!" diye seslendim birkaç kez. Sağ tarafına döndü.

Bir adım daha attığımda yatağın ayak ucundaydım.Parmağımla ayağını dürttüm."Yavuz,misafirler kahvaltıya geçti.Uyansana ..."

Ayağını parmağımdan kurtardı.

"Tamam,geliyorum dedim ya !" Demek Işıl'ı böyle göndermişti. Ses tonu insanı bozguna uğratıyordu. Gözleri hala kapalıydı.Benim varlığımdan haberdar olduğundan bile şüpheliydim. Bir iki adımla başucuna geldim. Uyuyordu.Yüzünde yorgun  bir ifade vardı. Çatılı kaşlarına dokunup dağıtmak istedim. Bunun yerine onu incelemeye devam ettim.

O kadar güzeldi ki yüzü...Ağzı ,burnu,kirpikleri... Elimi kahvenin en güzel tonundaki saçlarına dokundurmak istedim.Çok yumuşak duruyorlardı.Gür saçları vardı.

Olduğum yere ayaklarımın üstüne çöktüm.Yüzlerimiz hizalandı. Alnına düşen saçını geriye çektim.Elimi alnına bastırıp baş parmağımla alnında kırışıklığı düzelttim.Dokunuşumla mırıldanmaya başladı. O  kadar inatçıydı ki gözünü açmıyordu.

Bizim MesafelerimizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin