Yarın gece iki hafta olacak ara vereli biliyorum. En uzun ayrılığımız oldu bu sizinle. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylemeyeceğim, siz beni biliyorsunuz. Ben buna güvenerek size her geldiğimde, içim rahat geliyorum :)
Bu bölüm yedi sayfa oldu. Devamını da yazmaya çalıştım ama şu an gerisi gelmiyor. Getirmeye çalışacağım. Eğer bitirirsem bu akşam o da gelecek. Yani iki haftalık arayı iki bölümle tamamlamaya çalışacağım. İnşallah bitirebilirim ve siz de iki bölümle bir gün geçirirsiniz. Neyse yine çok uzattım.
Beğeni ve yorum bekliyorum bol bol canlarım :) Yazarımsınız sizi seviyor ve sevgiyle kalın diyor :)
34. BÖLÜM Sulu Göz&Öküz
Zehra Hanım daire kapısını elindeki anahtarla açıp içeri girdiğinde beklediği şey Eymen'in evin içini dolduran şen şakrak sesiydi. Ancak girer girmez duyamadığı ses üstüne, yukarıda olma ihtimallerini değerlendirerek holden salona doğru ilerledi. Yine ses duyamayınca bu sefer uyuya kalma ihtimallerini düşündü kadın. Üstündekileri çıkarıp portmantoya astı. Ellerini de yıkadıktan sonra Eymen ve Eylül uyanana kadar kahvaltıyı hazırlayabileceğinin düşüncesiyle mutfağa giderek ocağa çay suyu koydu. Oyalanarak hazırladığı kahvaltıyı mutfaktaki masaya kurup işini bitirince yine sesleri çıkmayan ikiliden haber alma ihtiyacı hissetti. Ne olur ne olmaz diye içine düşen kurtlara çok izin vermeden çıktı merdivenleri. Eğer uyuyorlarsa kapıyı tıklatıp girdiğinde uyanma olasılıklarını düşündüğünden çalmadı kapıyı. Eylül zaten böyle şeylere pek takılmıyordu. Birbirlerine iki aydır iyi bir şekilde ayak uydurmuşlardı.
Açtığı kapıdan içeri girdiğinde gözüne ilk takılan beşiğine gidip aradaki deliklerden içindeki oyuncağını almaya çalışan Eymen oldu. Direk kapının karşısındaydı çünkü çocuğun beşiği. Eymen'e gülerek bakarken yatağa kaydı bakışları. Eylül uyuyordu demek ki hala, Eymen de gece onunla yatmıştı belli ki. Sabahları böyle teyzesinden erken uyanırsa Eylül'ün özel olarak seçtiği yere yakın yataktan rahatlıkla son zamanlarında inebiliyordu. Gözleri yatağı tam bulunca önce nutku tutuldu. Ne demesi gerektiğini, nasıl davranması gerektiğini bilemedi. Eli ayağına dolaşırken, gördüğü manzarayı sorguladı. Böyle bir halde olmalarına anlam veremezken aklından geçen 'Acabalara' da meydan okuyordu zihni. Bir tarafı 'Yok olmaz.' dese de diğer tarafı 'Neden olmasın?' diyordu. En iyisinin kalktıklarında onlardan bir açıklama olacağının düşüncesinde Eymen'i uyandırmasın diyerek kucağına aldı ve salona indi.
Ne kadar açıklamayı duymadan bir şeyler kurmayacağını söylese de kendisine gördüğü sahneye ne anlam yüklenebilirdi ki başka? Gayet tek düze bir hayat yaşayan, böyle şeylerle çok karşılaşmamış bir kadın olarak düşünceleri ancak tek yere çıkıyordu. Zehra Hanım salonda Eymen ile oynarken kafasını meşgul edecek şeyler buldu.
Eylül ve Yağız ise hala uyudukları yatakta neredeyse birbirlerine sarılabilecek kadar yakın, yüzleri birbirlerine dönük uyuyorlardı. Yağız bir önceki günden olan toplantısının yorgunluğunu gece uyuyakalarak çıkarmış, Eylül de Eymen'in kendisini dün çok yorması üzerine gece uyanmamıştı hiç. Zaten alışık oldukları düzen buydu, Eymen düzenli olarak geceleri uyuyordu çok şükür. Zehra Hanım'ın Eymen'i odadan almasının üstünden çok zaman geçmeden ilk uyanan Eylül olmuştu. Gözlerini açmasa da zihnine gece olan manzara dolmuştu. Tam dalacakken Yağız'ın Eymen'le konuşmalarını hayal meyal hatırlıyordu. Yüzüne çarpık bir tebessüm oturdu. Tekrar dalmaya yeltendiği sırada bedenine sarılan bir kol ile olduğu yerde kaldı. Gözlerini öyle bir hızla ve şaşkınlıkla açtı ki, başka bir bedene çarpmasıyla gözlerini açan Yağız ile gözleri kesişti. Eylül bir süre önce uyanmanın verdiği hisle daha çok kendindeyken, Yağız hala uykudan yeni uyanmanın verdiği gerçeklik ve hayal arasında gidip geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romantizmİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...