Birazdan daha çok geç geldim biliyorum. Nedenlerimi uzun uzun anlatmaktansa sizinle sevincimi paylaşmak istiyorum. Tam bir sene önce çıktığım bu yolda artık 100.000'lik bir aileyiz. Bana bu yolda desteğini hiç esirgemeyen, adlarını saymakla bitiremeyeceğim bir sürü insan var. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederken, bu yolda benimle olması çok özel olan iki insana izninizle, ablama ve arkadaşıma, bir teşekkür etmek istiyorum. Hem bu bölümde benimle birlikte didindiği hem de her zaman yanımda olduğu için tayyibe1989 iyi ki varsın diyorum. Hikayesine de göz atalım diye bir kamu spotu yapıyorum :) Vee bu yolda desteğini hiç esirgemeyen unicornillaa , can arkadaşım, yoldaşım... Sen de iyi ki hayatıma girmişsin...
Bu bölüm için heyecanla bekleyen farahminel adlı okuyucum, sabırsızlığınızı inşallah bu bölümle gideririm diyorum. Bölümü okuyunca aslında neden bu kadar sıkıntılı olduğumu anlayacaksınız bence. Çünkü hepimizin beklediği, benim için çok zor olan duyguların yoğunlukta olduğu bir bölümdü. Sabrınız için teşekkür ederim :)
sonsarbet adlı okurumdan da özür diliyorum. Geçen hafta gecenin ikisine kadar uyumayıp bölüm beklediğin ve seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
Geç olsun güç olmasın diyorum ben her zaman. Birinci yılımıza ve 100.000 okuma sayısına yaraşır bir bölüm olduğunu düşünüyorum. İnşallah siz de beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. Hepinizi çok seviyorum. İyi ki yanımdasınız.
46.Bölüm Acaba'lar
Davetlilerin tamamlanmasıyla canlı müzik eşliğinde sohbetler başlarken, basın tarafı da bu süreçte görüntü almak için içerideydi. Çoğu muhabir Beril'in otelde çalıştığını öğrendiğinde ve Eylül Sözeri Mertoğlu kocasının yanında yeterince sağlam durduğunda, geçen gün yapılan haberlerin asılsız olduğu ortaya çıkmıştı. Bu konuda rahatlayan Beril, Eylül tarafından hala rahatsız gözlerle izlendiğinin de farkındaydı. Bir taraftan Kaan bir taraftan Eylül'ün göz hapsinde olmak kendine iyi gelmiyor, bu yüzden genellikle davetlilerle ilgilenmeye çalışıyordu. Bir diğer rahatsız olan taraf ise Yağızdı. Daha öncelerde Eren'e sadece Eylül'ü kaybetme korkusu hissettiğini düşünerek tam samimi davranamadığını sansa da, Eylül'ü iyiden iyiye içine hapsettiğini, kıskandığını anlayarak geçirdiği günlerden sonra, bunun böyle olmadığının farkına varmıştı. Bu durumda da Eylülle birlikteyken adamla aynı ortamda olmak kendini dizginlemesine engel olmaya başlamıştı. Hatta o kadar zor tutuyordu ki kendini, yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu. Eren'in Eylül'e her hayran bakışı, adam hiçbir şey yapmasa bile gözüne çok batıyordu. Bu yüzden Eylül'ü yanından ayırmıyordu. Kendini zorlayan diğer bir konu da buydu işte. Duygularının kabulünü yaptığı aşık kalbi, kıza bu kadar yakın olup uzak olmaya dayanamıyordu. Yine de sürekli dibinde biterken, Eren zaten kadına yaklaşma şansını bulamıyordu. Tabi bu Yağız'a göre böyleydi. Erense Eylül'e yaklaşma derdinde değildi. Evli bir kadının yanında kocasının olmasından daha mantıklı bir şey olmayacağının bilincinde davranıyordu. Eylül'e bu saatten sonra olsa olsa hayran olurdu. İnsanlığına, teyzeliğine, karakterine...
Eylülse Yağız'ın bu kadar yakınında olmasına katlanamıyordu. Her dakika daha da adama çekildiğini hisseden kalbinde, mantığı dur demeye çalışsa da, Eymen'in hastalığından sonra geçen bir kaç günde emin olduğu duyguları daha da artarak devam etmişti. Hala tuhaf geliyordu hisleri kendine, engel olmaksa mümkün değildi. Adam şimdi bu kadar yakınındayken ne zordu onun etkisine kapılmamak. Ne zordu kendini tutmaya çalışmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romanceİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...