Nereden başlasam bilemiyorum. Yazımı okuyanlar olabilir, okumadan geçenler olabilir. Okuyup hak vermeyenler, mantıksız bulanlar olabilir. Yine de ben içimden geçenleri, saygı çerçevesinde bir kaç kelime ile birleştirmek istiyorum.
Cuma gecesi size bölüm getirmek için son kontrollerimi yaparken, büyüdüğüm, yürüdüğüm, her gün önünden geçtiğim, benim için çok kıymetli olan bir yerin, Beylerbeyi, adını duymamla ne oluyor diye kulak kesildim. Memlekette olmanın verdiği kısıtlı imkanlarla bulduğumuz internetten haberlere bakınca, evimden izlemeyi çok sevdiğim Boğaziçi Köprüsü'nün ve sadece ışıklarına erişebildiğim Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün kapatıldığı haberleriyle karşılaştık. Önce bir istihbarat alarak terör eylemini engellemeye çalışan askerler olarak değerlendirdiğimiz gruptan bir süre sonra çok farklı şeyler dökülmeye başladı. Öyle ya asker ülkeyi, vatandaşlarını korumak; halkına sahip çıkmak için vardı. Başka bir ihtimal canlanmadı bile kafamızda. Ev halkı olarak ayrıntısıyla takip ettiğimiz ve gece boyunca uyumadan izlediğimiz, bir ara sokağa bile çıkmamızı sağlayan olayla yüreklerimiz derin bir korkuya düştü, sonrasında yaşadığımız üzüntüyü anlatmama gerek yok sanırım. Çünkü hepimiz aynı şeyi hissediyoruz bence.
Şehir dışında olmama rağmen, ayaklarımla arşınladığım, huzur içinde olan Beylerbeyi'nde askerlerin o sokaklardan tanklarla geçtiğini düşünmek bile içimi ürpertirken, kim bilir orada olan sizler ve diğerleri neler yaşadınız? Birinci ağızlardan duyduğum şeylerle kanım dondu, siz nasıl dayandınız? Hepiniz için merak içerisindeyim. Bana bir ses ederseniz çok sevinirim.
Biraz daha içine girecek olursam; bir kaç noktaya daha değinmek istiyorum. Bu girişimde kim bulunmuş olursa olsun, halkın üstüne ateş açanlara ben asker demiyorum. Emir geldi, uyguladık diyenlerin vicdanlarını bir kere daha sorgulamasını istiyorum. Şunu da söylemeden edemeyeceğim; olayı bilmeden harekete geçirilen, öğrendikten sonra teslim olan askerlerimize lafım yok. Kukla olarak kullanıldıkları kesin. Ancak öğrendiği halde emir demiri keser hesabı hareket edenler, ne olursa olsun benim gözümde, kalbimde aklanamaz.
Ben darbelerle büyümüş, sırf ibadet yaptığı için o dönemlerde yargılanan, sohbet ettikleri ortamlar polis tarafından basılan bir ailenin çocuğuyum. Eminim ki hepimizin ailesi böyle şeyler yaşadı. Böyle bir şeyi bir daha yaşamamak için, kulağımda yankılanan 'Biz zamanında neler gördük.' sözlerini her zaman dile getiren büyüklerimin tecrübelerine istinaden o geceyi nasıl geçirdim, nasıl dua ettim anlatamam. Şehitlerimiz var evet, hepsine ne kadar üzülsek de aileleri kadar üzülemeyiz evet; ancak daha ileri gidilmiş olsaydı ne canlar yiterdi kim bilir. Ne kadar üzgün olsam da bir yanım birlik olarak sokaklara döküldüğümüz, birbirimize sahip çıktığımız için mutlu. Çocuklarımıza daha aydınlık bir gelecek bırakma umuduyla dolu içim. İstediğimiz zaman bir olmayı gösterdiğimiz için ben her bir Türk kardeşime minnettarım.
İçimden geçenleri ne kadar anlatabildim, kelimelerim yetti mi, gerçekten söylemek istediklerimi doğru şekilde yazdım mı; bilmiyorum. Ülkemi seviyorum, vicdanı güzel olan her insana kapım açık; halkına ateş açan, düşünmeden hareket eden herkese ise çok kırgınım.
40. Bölüm Taze Gelin
İndikleri uçaktan sonra Ayder Yaylasına çıkmak için otelden gönderilen arabaya bindiklerinde, Eylül günün yorgunluğuna dayanamayarak kafasını Yağız'ın omzuna yerleştirmişti. Uykuyla arasındaki bağın kuvveti ile uzaklara dalarken, Yağız omzuna yaslanan kızla bu gün geldikleri durumu düşünmeye başladı. Dört aydır içinde oldukları durumla, hayatlarında bir sürü şey değişmişti. Sekiz aydır zaten değişmeyen şey kalmamıştı. Abisi ve yengesinin ardından kendilerini bir boşlukta hissetmişler, Eymen için bir sürü savaş vermişlerdi. Kafasını döndürerek gözlerini değdirdiği kızın, taze gelininin, bu hale gelmelerinde rolü büyüktü. Kızmıyordu ona. Eymen için gösterdiği çabayı saçma bulmuyordu. Abisinden kalan kendi kanı için, Eylül'ün gösterdiği çaba takdire şayan bir şeydi. Evlilik oyunu beklediği bir şey olmasa da, bir kader sürüklemişti onları bu oyuna. Bu yönden baktığında her şey olacağına varır diye düşünerek olura bırakmıştı olayları. Şimdi geldikleri nokta omzunda yatan karısıyla çıktıkları balayıydı ve sahte geliniyle biraz kafa dinleyeceklerdi. Hayatının ne zaman ne göstereceğini hiçbir şekilde tahmin edemiyordu insan evladı. Olmaz dediklerimiz oluyordu; yapmam dediklerimizi yapıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Dragosteİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...