Part 50: Aklı Bende Kalmasın

4.1K 327 45
                                    

Ben geldim... Uzatmayacağım keza yeni bölüme olan hasretinizi biliyorum. Sadece finalimize az kaldı gibi. O yüzden bir etkinlik yapmak istiyorum. Eylül ve Yağız'a kendi bakış açınızla en uygun şarkıyı yorum olarak atarsanız, hepsine tek tek bakıp hangisi daha çok içime sinerse onu çok güzel bir yerde kullanacağım. Ne dersiniz, eğlenmez miyiz sizce de? :)

51.Bölüm Aklı Bende Kalmasın

Kimsenin bizi anlamadığını düşündüğümüz anlarda, hayatın sinsi bir gülümsemesi mevcuttur. 'Bu da senin sınavın.' dediği o sinsi gülüşten kurtulabilmek için bu savaşa hazırsan, zaten yarı yarıya kazanmışsındır demektir. Bu sefer o sinsi gülüş giderek solarken yerini endişeye bırakır. Ve, senin gülümseme zamanın gelmiş demektir. Savaşabilmeyi bilmek gerekir işte bu yüzden; yeri geldiğinde kendinle, yeri geldiğinde insanlarla...

Zor olacaktı biliyordu Yağız. Ancak hiçbir şey, karısını arkasında bırakarak o evden çıkmak kadar zor olamazdı onun nezdinde. Biliyordu karısını; bir tarafı emin olsa da yenebileceklerinden, endişeli olan tarafı gözlerindeki bir minik tereddütle belli oluyordu. Onu yüzde yüz emin kılmak için çabalayacaktı ve bu çabanın ilk adımı babasıyla konuşmak olacaktı. Annesinin sözlerinin haklı tarafına takılmıştı bütün yol boyunca. Bu kadar insan tesadüfle öğrenmişken, olay ortaya çıkmaya başlamışken, babasına anlatması gereken kişi kendisiydi. Adamın mantıklı tarafına sığınacaktı Yağız; hiçbir zaman hiçbir olayda hemen esip gürlemeyen yapısına sığınacaktı. Biliyordu, babası anlayacaktı. En azından öyle ümit ediyordu...

Karşısında ezilip büzülen ama bunu inatla belli etmemek için direnen oğlunu gözlüyordu Yavuz Bey. Belli ki bir şeyler vardı. Karısı da duruşundan bunu belli ediyordu. Gözleri, karısının ve oğlunun üstünde dolaşırken, parmakları ile oynamayı bırakan oğlunda durdu. Bedenini dikleştiren oğlunun gözleri kendi gözleriyle buluştu önce. Orada gördüğü endişe tohumlarını biran önce yok etmek istedi adam; baba olmak evladının gözünde sadece mutluluk tohumları görmekti onun için.

"Hayırdır evlat?"

Babasının bu tavrı, her zaman rahat bir şekilde kendini ifade etmesini sağlardı Yağız'ın. Abisiyle çocukken yaptığı bir sürü büyük hatada bile kendileriyle hep sakince konuşarak halletmek isteyen babasına kaydı zihni. Geçmişte dolaşırken, yine öyle olacağına dair umutları arttı. Sözlerine nereden başlayacağını bilemese de bir yerden başlaması gerektiğini bilerek işledi kelimeleri tek tek cümlelerinde.

"Sevdiğin kadının ardından git demiştin ya abime baba. Ben de öyle yaptım. Sevdiğin kadının peşinden gitmek bizim ailenin geleneği oldu sayende. Ben de tek eksik vardı; aşık değildim." Sözleri Yavuz Bey'i şaşırtırken, Meryem Hanım da oğlunun nereye geleceğini düşünüyordu. Yağız'ın hata yaptığında 'Biran önce bitsin de cezamı çekeyim.' bakışıyla şu an ki tavrı çok farklıydı.

"Karımın..."

Dile getirince bile içine işleyen o tatlı huzurdan bir parça nasiplenmek için derin bir nefes aldı Yağız.

"Eylül'ü sevdim. Karakterini, sahiplenişini, dik duruşunu, hatta anneliğini... Yanımda mısın dedi ben de sevdiğim kadının yanında oldum baba. Aşık olmak mı gerekirdi bir kadının arkasından gitmek için, destek olmak için? Sevgi yetmez miydi? Sevdim ve böyle bir yola çıktım diye, 'Sevdiğiniz kadını bırakmayın.' diyen sen, bana kızabilir misin?"

Anlayamıyordu Yavuz Bey ama oğlunun gözlerinde gördüğü sevgiden şüphe etmesine de gerek olmadığının kanıtıydı içindeki anlamlar. Ne demek istediğini çözemese de devamını dinlemekte buldu çareyi adam. Meryem Hanımsa oğlunun bu kadar güzel sahiplenişine hayran kaldı. Oğlunun ağzını yol boyu bıçak açmamıştı. Duygularını öğrenmek onun için de bu zamana kısmetti. Her duyduğu kelimeyle oğluna verdiği haklılık derecesi giderek artıyordu.

EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin