Bu kadar uzun bir aradan sonra gelmemin nedenlerini size anlatmak isterim. Ancak bunu sabırla bölüm bekleyen size bölümden önce anlatmak haksızlık olur diye önce bölümü bırakıveriyorum. Bölümün altında yazacağım yazı da buluşursak çok güzel olur, sizleri özledim. İyi okumalar :)
47.Bölüm "İyi ki"lerim
Hayat zordu elbet... Önemli olansa nasıl bir mücadele verdiğimizdi. Ne olursa olsun içimizdeki umudu kaybetmemekti mücadelenin başladığı nokta da. Eylül ve Yağız da buradan başlamıştı mücadeleye. Umutları, güzel günlerin geleceğine dair hayalleri hiçbir zaman tükenmemişti. Her bir zorlukta birbirlerini bırakmadan, umutlarını harlamışlardı. Karşılıklı destekleri, kül olmasına izin vermedikleri umutları bu hale gelmelerinde sebepti belki de...
Aşkın başlangıcı destekten geçmişti onlar için. Dostluk vardı aşklarının içinde, arkadaşlık vardı, sadakat vardı, sevgi vardı. Bunların birleşimi sağlam olmalarını sağlıyordu. Bu sağlamlığı yüreklerinde farklı bir noktaya çektikleri anda ise, yolculukları keskin bir yol ayrımına girmişti... Aynı girdikleri yolda ilk defa önlerine çıkan ayrımda farklı yöne gitmişlerdi. Birbirlerinden uzaklaşmış, birbirlerine çıkan yollardan vazgeçecek gibi olmuşlardı. Korkmuşlardı... Bir daha aynı yolda yürüyemeyeceklerinden. Ama bu gece... Bu gece o yol ayrımının yine aynı noktada birleştiği geceydi. Bütün korkularını geride bıraktıkları, birbirlerine çıkan yollarının sahibiydi bu gece. Duygularının sağlamlığıyla aynı yolda sonuna kadar gidebileceklerinin kanıtıydı...
Yağız, omzuna kafasını yaslamış karısının kokusunu ciğerlerine kadar çekerken; Eylül de sıkı sıkıya koluna yapıştığı kocasının nefes alışverişlerini dinliyordu. Geride bıraktıkları zamanların yorgunluğunu umursamadan, gözlerinden akan uykuyu es geçerek gecenin sessizliğini dinliyorlardı. Birbirlerinin varlığını kanıtlamak isterken bunu sesli yapmalarına hiç de gerek kalmıyordu. Birbirlerini sessizce dinleyerek anlaşmayı bir süreliğine unutmuş olsalar da, bu gece açık ettikleri duyguları artık eski hallerine dönmelerini sağlamıştı. Bu yüzdendi işte; sessizce, sadece nefesleriyle birlikte birbirlerine ait olduklarını kanıtlayabilmeleri.
"Artık uyuyalım mı?"
Uzun bir aranın ardından kocasının sesini duyan Eylül, içinde ilk defa farklı duyguların uyandığını fark etti. Dairede farklı odalar olsa da bu saatten sonra bir dakika ayrı uyumak istemiyordu Yağız'dan. Biliyordu ki Yağız da bunu isteyecekti. İçindeki farklı duyguları açığa çıkaran ise ilk defa aşık olduğu kalbiyle uyuyacak olmasıydı sevdiği adamla; kocasıyla. Aynı yatağı paylaşması ilk olmayacaktı. Ancak bu sefer mecburiyetten değil, yanlışlıkla uyuya kaldığı için değil; istediği için, gerçekten kocası olduğu için aynı yatağı paylaşacaklardı... Ve bu durumun sonu olmayacaktı. Aynı yatağa birlikte girecekler, birbirlerine iyi geceler diyerek gözlerini kapatacaklardı. Son gördüğü insan sevdiği adam olacağı gibi ilk günaydın dediği insan da sevdiği adam olacaktı. Bunu düşününce yüzüne yayılan tebessüme dur diyemedi; demek istemedi. Artık adam kadına aitti, kadın da adama. Birbirlerinin yüreklerine ilk düştükleri anda olmuştu onların vuslatı. Bundan sonra daha ötesi yoktu onlar için.
Bıraksalar sabaha kadar kadınla şehrin uyanmasını beklerdi adam. Bunu istiyordu da. Ancak bilmediği hislerle sarmalanmıştı Yağız. Sevdiğine kıyamıyordu; sabaha kadar onunla burada kalırsa uykusuzluktan yorgun düşeceğini biliyordu. Sevdiğine kıyamadığını anladığı anda, aşktan ilk çelmesini yediğini hissetti. Yüzünde ise yediği çelmeye inat bir gülümseme vardı. Aşk hep böyle çelme takacaksa, kendini değiştirecekse kabulüydü adamın. Bu kadına karşı toleranslarının olacağının da sinyaliydi hisleri. Ona da razıydı adam. Sevdiği için yapacağı fedakarlıklar da kabulüydü. Bu yüzdendi, ne kadar çok bu şekilde kalmak istese de, sırf karısının rahatını düşündüğü için uyumayı teklif edişi. İkisinde de uzun bir maraton koşmanın getirdiği yorgunluklar olduğunu biliyordu. Karısını göğsüne çekinmeden bastırmak, onun kokusunda uyumak, onun kokusunda uyanmak istiyordu. Bütün geceleri onunla biterken, bütün sabahları onunla başlasın istiyordu. Başlasın ki, sabah enerjisini depolasın, bütün günü bu enerjiyle sarmalansın ve de enerjisi hiç bitmesin istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romanceİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...