İnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...
Yaşasın, çok ara vermeden gelen yazar yapmışlar :) O zaman uzatmaya hacet yok, buyurun bölüme.
Çok ara vermek istemediğimi zaten hep söylüyorum ama sınavlarım da yaklaştığı için ekstra bir yoğunluğa girdiğimi de belirtmeliyim. İnşallah çok uzun olmaz aramız. Sevgiyle kalın :)
55.Bölüm Sözlerine Dikkat Et!
Kaan heyecanla sevdiği kadını beklerken, üstündeki heyecan etrafındaki adamlar tarafından da hissediliyordu. Yerinde duramadığı halleri, sürekli elleriyle oynaması, gözlerindeki sevdayla öyle güzel birleşmişti ki üstünde hiç eğreti durmuyordu. İçeriye gönderdikleri çocuğun uzunca kalması da heyecanını körüklüyordu. Sonunda beklediği haberi alacağı çocuk içeriden çıkınca, hızlı adımlarla yanına gitti. Çocuğun omzuna ellerini koyup "Geliyorlar mıymış?" diye sordu. Metin Kaan'a tam cevap verecekti ki adamın gözleri kendi gözlerinden çekilerek arkasına kaydı. Elleri de yavaş yavaş omuzlarından ayrılırken, duruşu dikleşti Kaan'ın. Metin kafasını arkasına hafifçe döndürünce meleklere benzettiği Beril'i gördü. Adamın gözlerindeki hayran bakışa biraz bozulsa da yapacak bir şeyi yoktu. En iyisi aşıkların önünü açmaktı. Bir çırpıda Kaan'ın önünden çekildi ve adama yol açtı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Beril'in gelinliği)
Karşısında bir anda beliriveren sevdiği kadına uzun uzun baktı Kaan. Bakışları onunla öyle bir bütünleşmişti ki, etrafındaki herkesi unutmuştu. Ömrünü adamak istediği kadını böyle gördüğü anda, bu kadar derinden etkileneceğini söyleseler inanmazdı adam. Ancak nutku tutulmuştu. Ona göre çok farklı bir heyecandı bu. Tarif edemiyordu bile. Kucağında yavrusuyla kendine o kadar güzel bakıyordu ki Beril, üstünden akan heyecanı, sevdiğine kavuşmak isteyen aceleci hisleri, ömrü boyunca seveceğine dair emin duruşu belli oluyordu.
Beril kapıdan çıkar çıkmaz girdiği göz hapsinden çok memnundu. Kim demişti her hapis insanı tutsak eder; bu tutsaklıktan da mutsuz olursunuz diye. Bazı hapisler vardı ki tutsak olduğunuz için ömür boyu şükrederdiniz. Onun da tutsak olduğu kişi belliydi artık. Ömrü boyunca da pişman olmamak için elinden geleni yapacaktı. Ancak eğer heyecanından hareket edemeyen sevdiceğine doğru ilerlemezse, ki Kaan'ın buna hiç niyeti yok gibi görünüyordu, evlenemeyeceklerdi. Kucağındaki kızı ile birlikte Kaan'a doğru ilerlemeye başladı. Beril'in hareketleri ile Kaan'ın adımları da kadına ayak uydurmak istemişti; fark etmeden.
Nihayet karşı karşıya geldiklerinde Kaan kızını kucağına alırken, Beril'in eline de aynı anda uzandı. Sıkıca kavradığı eli bir daha bırakırsa neler kaybedeceğini biliyordu. Bu yüzdendi böyle kavraması.
"Ne söylesem az kalacakmış gibi hissediyorum."
"Hep sözlerini dile dök diye bekledim ben Kaan. Halbuki gözlerindeki beni görmemek yaptığım en büyük hataymış. Bırak bir şey söyleme sevgilim. Ben gözlerinin sırrını çözdüm nasıl olsa. Sen bundan sonra sussan da ben seni anlarım."
