Size geldim a dostlar. Çok geç geldim ama ne yaparsınız ödevler, finaller derken kendimi hala toparlayamadım. Ama arada çıkan bir kaç sayfacık şeyi sizinle paylaşmak istedim daha çok bekletmeden. İnşallah bu hafta sınavlarımı bitiriyorum. Allah nasip ederse kaldığımız yerden devam edeceğiz. Beni sabırla bekleyen, beklemeyen herkese selam olsun. Ramazan-ı şerifiniz de mübarek olsun. Güzel günler sizi bekliyordur umarım. Allah'a emanet olun, sevgiyle kalın.
Yorum ve vote bekliyorum bol bol, yüreklerimizin zengin olduğu aydayız nasıl olsa :)
36. Bölüm Yüreği Temiz İnsanlar
Israrla çalan telefonuna gözlerini açmadan uzanmaya çalıştı bir süre. Komedinin üstünde eli gezinse de gözlerini açmadan telefona ulaşamayacağını fark edince derin bir of ile gözlerini açtı. Telefonu alıp kulağına götürdü.
"Ne var kızım sabahın köründe. Rüyanda beni mi gördün?"
"Fazla söylenme Eylül. Davaya gireceğim, ondan önce aramak istedim. Akşam seninle bir yemek yiyelim diyorum. Zehra Abla'dan rica et akşam biraz Eymen'e baksın. Seninle konuşmak istediklerim var."
Sabah sabah Berna'nın aramasıyla ve bu şekilde konuşmasıyla daha da uykusu açılmıştı Eylül'ün. Dün akşam aklına gelince yüzünü buruşturdu. Söylediklerini, Yağız'ın verdiği tepkileri, eve gelince konuşup yine 'Bir çaresini buluruz.' hallerini hatırlayınca; bir rüyada değil de gerçek dünyada olduğunu anlamış oldu. Telefonun ucundaki kuzeni ise bunun en büyük kanıtıydı.
"Bu konuyu konuşmak isteyeceğimi düşünmüyorum Berna. Bıraksan da azıcık kendime kalsam."
Berna bir yandan cübbesini giyinmeye çalışıyor bir yandan da elindeki telefona hakim olmak için çaba harcıyordu. Bir de Eylül'ün 'Beni benimle bırak.' halini çekebileceğini düşünmüyordu genç kadın. Gayet net ve tok çıkan sesiyle Eylül'e sadece "İşe gidip gitmediğini haber verirsin altı gibi gelir seni alırım. Öpüyorum." demeyi tercih etti. Madem Eylül emrivaki yapıyordu biraz da onun hakkıydı emrivaki yapmak. Neler olup bittiğini, ortada neler döndüğünü anlamadan bu olayın peşini bırakmaya niyeti yoktu kadının. Ne de olsa hakimlik genleri olayı en ince ayrıntısına kadar sorgulamasını sağlıyordu ve birazcık tecrübesine güveniyorsa ki güveniyordu; bu işin içinde bir iş vardı. Cevap almayı beklemeden kapattığı telefondan sonra cübbesini giyerek mahkeme salonuna doğru ilerledi.
Eylül ise Berna'nın bir emrivaki ile söylediği sözlerin üstüne derin bir of daha çekerek yorganı kafasına kapattı. Bu işin içinden nasıl kurtulacağını bilmiyordu. Derin düşüncelerini saate bakması gerektiğini söyleyen beyninin bir tarafı böldüğünde yüzündeki yorganı bir hışımla açtı. Elindeki telefona gözü kaydığında saatin dokuz buçuk olduğunu gördü. Bu kadar süre nasıl uyuduğunu düşünürken, dünün üstünde çok fazla stres yarattığını kabul etti ve bunun normal olduğu düşüncesiyle baş başa kaldı.
Üstünü giyinmek için kalkarken, komedinin üstünde duran kağıda ilişti gözü. Dün gece buraya bir şey bırakmadığını düşünerek eline kağıdı aldı. Merakla ikiye katlanmış kağıdı alıp açtı ve Yağız'ın tanıdık el yazısını görünce merakla satırları okumaya başladı.
"Müstakbel Mertoğlu."
Yazının böyle başladığını görünce huzursuz bir gülümseme oluştu yüzünde. Bu işin içine girmişti ama bakalım nasıl kurtulacaktı? Kurtulsa bile bir ömür boyu Yağız'ın dilinden kurtulamayacağı kesindi.
"Zehra Abla görüp de iş daha fazla dallanıp budaklanmasın diye erkenden çıkıyorum. Amcam gece sen yattıktan sonra rahat durmadı. Gecenin köründe aradı ve bu akşam için benimle konuşmak istediğini söyledi. Sanırım babam topu ona atmış. Tek başıma ne anlatacağımı bilemediğim için birlikte geliriz dedim. Otel uygun diye düşündüm. Uyanınca ararsın konuşuruz, net bir karar veririz. Ben gittim. Sana iyi uykular."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romanceİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...