Ben geldim yine :) Arayı fazla açmamaya çalıştım ama sanırım pek başarılı olamadım (Utanan yazar emojisi).
Bu günümü sizinle paylaşmak istedim. Ben doğdum ey dostlar :) Her türlü sevincimi, üzüntümü sizinle gönül bağı kurduğum için paylaşabiliyorum. O yüzden bu günümü de sizinle taçlandırmak istedim. Ve ilk defa yaşımı söyleyeceğim :) 23 oldum... Yaş aldıkça mutlu olanlardanım ama ben, sorun yok yani :) Çünkü her yeni günün ve her yeni nefesin insana umut olması gerektiğini düşünüyorum. Umutlarınız hiç bitmesin. Sizleri seviyorum.
İnşallah bölümü beğenirsiniz :)
53. BÖLÜM Biz de Kıyamamış Olabilir miyiz?
Masanın bir tarafına oturan dört ebeveyn ve tam karşılarına oturan dört genç yürek. Eylül ve Yağız bu kadar şeye şahit olmuş Kaan ve Beril'i geride bırakmaktansa, yanlarında bir destek olarak kalmalarını istemişlerdi. Bu yüzden masada oturan sekiz kişi birbirini detaylarda boğulacak kadar derinden inceliyordu. Beril ve Kaan neler olacağının merakındayken, Eylül ve Yağız da hem merak ediyorlar hem de sonunun nereye varacağını tahmin etmeye çalışıyorlardı.
Konuşmaya başlamak içinse kimse niyetli değildi sanki. Sessiz bir anlaşma yapmış gibi kaybolan zamanda, onlarda kayboluyordu. Bu kayboluşun ise artık bitirilmesi gerekiyordu. Ercan Bey, bu işin baştan beri en sert insanı olma konumunu eline almıştı. Yine baskın davranarak başlangıcı yapmaya karar verdi. Oturduğu sandalyede biraz kıpırdanarak duruşunu dikleştirdi. Eylül içinden 'İşte başlıyoruz. Hazır mısın kızım?' diyerek kendini hazırladı.
"Uzun uzadıya konuşmamızın size bir etkisi olmayacak biliyoruz."
Sesindeki anlam sözlerinin sitemkar değil de daha çok onların sağlam duruşlarına duyduğu hayranlığı belli eder gibiydi. Eylül doğru anlayıp anlamadığını tartmak için bir kaçamak bakışla kocasına baktı. Yağız'ın da kendiyle aynı düşüncede olduğunu hissettiği anda babasına döndü tekrar.
"Yani?"
Ercan Bey kızının tepkisine gülerek cevap verirken, gelinini Yavuz Bey cevapladı.
"Bir haftada sabrınızı zorladık. Sizi biraz da sınadık diyebiliriz. Baştan beri size inanıyoruz. Sadece kafamızda soru işaretleri vardı. Yani; aslında size kırgın olsak da hiç gerçek anlamda kızmadık."
Yağız'ın da karısı gibi kafası karışmıştı. Bir haftadır yaşadıkları durumun bir oyundan ibaret olduğunu mu söylemeye çalışıyorlardı; emin değildi.
"Gözlerinizdeki öfkeyi görür gibiyim. Kızıyorsunuz bize; size bunu nasıl yaparız diye. Biz de kızdık Yağız, biz de kırıldık Eylül. Sevdanızın gücünü görerek içimizin rahatlamasını sağlarken, biraz da size olan kırgınlığımızın hesabını kesmeye çalıştık aslında."
Sıra Leman Hanım'a geçince, içinden geçenleri o da dile getirdi. Sırasını ise sözlerini tamamlamak üzere Meryem Hanım'a devrettiğinde can alıcı cümleleri kadın kurdu.
"Ödeşmiş sayılırız bizce. Bir yalan da biz söyledik ve ödeştik. Sonucu da bize göre, aynı sizin sevdaya düşüp sonucu güzel oldu demeniz gibi, mutlu sonla bitti. Aşkınızın gücünü bize kanıtlamış oldunuz."
Bu sefer Eylül'e dönüp bakma, şaşkınlığını ifade etme sırası Yağız'daydı. Karısına bakmak için kafasını çevirdiğinde, karısının da usul usul kendisine baktığını gördü. Şaşkınlıkları gözlerinden okunurken, bu konu hakkında ne düşünmeleri gerektiğini bilemediler. Sevinseler mi, kızsalar mı, yoksa bir hafta ayrı kalmalarına mı üzülseler karar veremediler. Yine de ortak kararları, 'Her şer de bir hayır vardır.' sözünü tasdikleyecek hareketi gerçekleştirmek oldu. Belki de öğrenmeseler, bir ömür boyu onlara yalan söyleyerek evlendikleri için üzüntü duyacaklardı. Kandırdıklarını düşünecekler ve bu yüzden yalanları bir gölge gibi onları takip edecekti. En azından artık ortada bir yalan kalmamıştı. Buna sevindikleri gibi ailelerinin, bir hafta kendilerine çektirseler bile, artık destek olduklarını görmek güzeldi. Her şey yoluna girmiş gibi görünüyordu ne de olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET AİLE(DESTEK AŞK'LAR SERİSİ 1)(TAMAMLANDI)
Romantizmİnsanın canını en çok ne yakar? Arkadaşla kavga? Aşk acısı? Anne baba kavgası? Ya da azıcık taze yenen azar? Herkesin canına tak eden nokta farklıdır. Buna göre çektiği acının da derinliği değişir. Fırtınalar kopar içinizde ve o acı öyle bir siner k...